Günlük hayatımızda herhangi bir ceza soruşturması veya kovuşturmasıyla karşılaşacağımız aklımızın ucundan geçmez. Hatta bağlı olduğumuz kurum veya kuruluşların bile soruşturmalarında taraf olabilme ihtimalini hiçbir zaman düşünmeyiz. Fakat yapılan araştırmalara göre herhangi bir suçtan hüküm giyen bazı hükümlüler de daha önceden ceza yargılamasında bulunacaklarını düşünmemişlerdir ve buna rağmen hüküm giymişlerdir.
Herkesin az çok fikir sahibi olduğu fakat pek fazla bilinmeyen müdafi veya zorunlu müdafilik müessesi ise ceza muhakemesinde savunmanızı yapan avukat anlamına gelir. Belirli durumlarda bir ceza yargılamasıyla karşı karşıyaysanız size savcılık yahut mahkeme kararıyla ve baronun görevlendirmesiyle bir müdafi atanabilir. Fakat bu her durumda geçerli değildir.
Siz suçlu olmasanız dahi herhangi bir suçlamayla karşı karşıya kalmanız insanlarla etkileşim halinde olduğunuz anda (hatta olmadığınız anda bile) gayet olasıdır. Bu nedenle “Hakkımda hiçbir ceza suçlaması olmaz, benim başıma gelmez.”, “Ben çiçek gibi, ponçik bir insanım.” dememek ve konu hakkında bilgi sahibi olmakta fayda var.
Bursa Barosu avukatlarından Av. Berat Barulay ve Erzurum Barosu avukatlarından Av. M. Emin Kırıcı konuyu anlaşılabilir kısacık bir yazıyla kaleme aldı. Hangi suçlamayla ve hangi durumlarda avukat tutmanızı bilmek size kalmış. Bursa hukuk ofisi arıyorsanız doğru yerdesiniz.
Kişilik Haklarına Saldırı Halinde Kişiye Tanınan Dava Hakları
Türk Medeni Kanunu’nun 25. maddesinde bu durumda hangi davaların açılacağı madde halinde sıralanmıştır. Ancak bu maddede davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu belirtilmemiştir.
Madde 25.- Davacı, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir.
Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.
Davacının, maddi ve manevi tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.
Manevi tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.
Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.
DAVALI DAVACI SIFATI
Kişilik hakları saldırıya uğrayan kişi her kimse o davacı sıfatına haizdir. O da gerçek veya tüzel kişi olması arasında bir fark yoktur. Tüzel kişi de kişiliğine yönelik bir saldırı sözkonusu olursa bu davaları açabilir. Bir tüzel kişi sadece üyelerinin kişilik hakları saldırıya uğramışsa bunun için bir dava açabilir. Ancak üyeleri adına maddi ve manevi tazminat davası açamaz . Bir derneğin bu davayı açabilmesi için tüzüğünün buna mutlaka izin vermesi gerekir. Tüzükte bu etkinin ona açıkça tanınmış olması gerekir. Bir esleğin küçük düşşürüldüğü iddiası ile o mesleğe üye olan herkes kendi kişilik haklarının ihlal edildiği bahisle dava açamazlar .Yargıtay , bu amaçla açılan açılan manevi tazminat davalarını reddediyor. Burada yapılan saldırı tabi ki hukuka aykırıdır, kişilik haklarına bir saldırı teşkil eder. Bunun önlenmesi, durdurulması için talepte bulunmak mümkündür .Ancak meslek üyelerinin tamamının bu hususta maddi ve manevi tazminat talep etmeleri mümkün değildir. Aksi takdirde hukuk bir linç aracına dönüşmüş olur .Bir kişiden milyonlarca kişi bir kuruş bile tazminat istese altından kalkılamıyacak bir tazminatla karşı karşıya gelinir.
Gerçek kişilerin kişiliklerine özgü olanlar dışında kalan kişilik haklarına saldırı nedeniyle tüzel kişilerin manevi tazminat talep edebilecekleri de yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Mirasçılar kural olarak miras bırakanlarının dava hakkına sahip değildir . Ancak öğretide bu genel kurala bir istisna getirilir. Denir ki kişiliğe dair bazı değerler ölümden sonra da devam eder. Ölmüş bir yakınınıza hakaret edilmesi herkesi üzer. Ölenin yakınlarının koruyucu davaları açabilcekleri kabul edilir. Bazen miras bırakana yapılan bir saldırı aynı zamanda mirasçıların kişilik haklarına da saldırı teşkil edebilir ve onlar da bu davayı elbette açabilirler. Ölmüş bir kişiye küfrediliyor , hakaret ediliyor ve onun soyundan gelenler de aynı hakarete maruz kalmışlarsa bunlar da dava açabilirler. Yahut miras bırakanın sağlığında açmış olduğu davayı sürdürebilirler. Mirasçılar , miras bırakanın kişilik hakkına saldırıdan doğan tazminat davaları için ayrıca dava açabilirler. Çünkü kişiliğe dair parasal değerleri olan unsurlar miras bırakanın ölümü ile birlikte mirasçılara geçer.Ve onlar da bu hakkı dava yolu ile ileri sürebilirler.
Özellikle fikir ve sanat eserleri kanununda bunun ile alakalı düzenlemeler vardır. Hem koruyucu davaları hem de tazminat davalarını açma hakkı bu kanunda açıkça belirtilen kişilere verilmiştir. Burada genel olarak mirasçılar denmez bu tür davaları kimlerin açabileceği teker teker belitilmiştir.Ayırt etme gücüne sahip ise bir kişi küçük veya kısıtlı olsa dahi bunlar kişilik haklarını koruyucu davaları yasal temsilcinin izni olmaksızın açabiliyorlar . Kanuni temsilcileri ie ancak küçük ve kısıtlının kendisine rıza göstermişse bu davaları küçük veya kısıtlı adına açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan bir kişi varsa o kendi adına davayı açamazlar. Ancak onların korunmaları gerekiyorsa kanuni temsilciler onlar adına bu davaları açabilirler.
Davalı sıfatı , kişilik hakkına saldırı olan kişiye aittir. Şayet ölmüşse onun mirasçılarına aittir .
DAVANIN TÜRLERİ
- SALDIRIYA SON VERİLMESİ DAVASI
Amaç devam eden saldırının sona ermesidir. Kişiliği oluşturan unsurlara hukuka aykırı olarak devam eden bir saldırı olmak zorundadır .Dershane , sizin bir resminizi her yere başarılı öğrenci adı altında her yere asmış . Bu resimlerin derhal oradan indirilmesi için dava açılması mümkündür. Saldırının tek başına haksız olması yeterlidir. Saldırıda bulunanın ayrıca kusurlu bulunması gerekmez. Saldırı sona ermiş olabilir ama bazen sona eren bu saldırının etkisi halen devam ediyor olabilir. Aleyhine yalan bir yapılan haber yapılır biter ancak onun etkisi devam eder. Bu durumda saldıroya son verilmesi davası açılmaz çüünkü zaten saldırı olmuş ve bitmiştir. Dolayısıyla bu halde sadece saldırının hukuka aykırılığının tespiti davası olacaktır.
Bir yazı dizi bir hafta boyunca her gün haber yapılmaya devam edileceğini düşünelim .İlk haber çıkar çıkmaz derhal bu durumda saldırıya son verilmesi davası açılabilir. Ancak tek bir yazı olacaksa ve de yayınlanmışsa artık saldırının sona erdirilmesine yönelik dava açamayız bu durumda yapılacak şey saldırının hukuka aykırılığının tespiti davasının açılmasıdır. SAldırının sonra erdirilmesinden sonra da saldırının etkisi devam edecekse bu durumda hem saldırının sona erdirilmesi talebiyle birlikte bu saldırının etkilerinin de bertaraf edilmesi talep edilebilir. Bu yüzden mahkeme kararının üçüncü kişilere bildirilmesi veya yayınlanmasının da ayrıca talep edilebilir.Saldırının son verilmesi davasında şartlar da mevcutsa aynı zamanda maddi ve manevi tazminat davası da talep edilebilir.
Saldırının önlenmesi talebi
SAldırının mutlaka hala devam etmesi gerekir. VE devam ettikçe de bu davayı açabiliriz. Herhangi bir zaman aşımı ya da hak düşürücü süre bulunmamaktadır. Bu davayı kişilik hakkı saldırıya uğrayan kişi açabilir. Ayırt etme gücüne sahipse davayı bizzat açar ayırt etme gücüne sahip değilse yasal temsilci onun adına davayı açabilir .Bu davanın başkasına devredilmesi veya ölümle mirasçıya geçmesi mümkün değildir. Ancak ölen kişiye yapılmış olan bir saldırı mirasçının şahsında devam ediyorsa mirasçı kendine yönelik saldırının durdurulmasına yönelik dava açabilir. Kişiliğe bağlı bazı değerler ölüm sonrasında da devam etmektedir. Yani ölen kişinin haysiyet ve onuru onun ölümü ile birlikte sona ermemelidir. İşte bu değere önelik bir saldırı söz konusuyla ölen kişinin yakınları bakın mirasçıları değil yakın ve mirasçı farklı şeylrdir. Mİrasçı sizin yakınınız olmayabilir. Bu durumda yakınlar, bu saldırıya son verilmesi davası açabilir. Tek bir davranış birden fazla kişinin kişilik haklarına saldırı teşkil edebilir. Bu durumda saldırıya uğrayanlardan her biri diğerinden bağımsız olarak saldırının durdurulması davası açabilir. Eğer birinin talebi sonuca ulaşırsa diğeri de bundan fiilen yararlanmış olur. Ancak mağdurlardan birinin davayı kaybetmesi diğerleri üzerinde etkili olmaz. Olar da ayrıca dava açabilirler. Olumlu karardan hepsi fiilen yararlanabiliyor ancak olumsuz karardan sadece o kararın ehine verilen kişi içi ekilenir Diğerlerinin dava hakkı bundan etkilenmez. Çünkü o kişi açtığı o davada doğru bir savunma yapmadığı için kaybetmiş olabilir. Yine saldırıyı yapan birden fazla kişiyse kişi isterse davayı tek birine karşı açar isterse de birkaçına isterse faillerin tamamına da dava açabilir. Hakim tespit ederse hukuka aykırı bir saldırıyı , davalıyı saldırıyı sona erdirmeye mahkum eder. Davalı dilerse kendisi uyar bu karara. Davalı kesinleşen karara uymazsa icra ve iflas kanununa göre hapis ile tazdik edilmesi dahi düşünülebilir.Bazen bir saldırının sona erdirilmesi onun devamını önlemekten öte yeni bir saldırıyı da önlemiş olabilir. DErsanedeki o fotoğrafın kayıtlardan tamemn silinmesi o fotoğrafın ilerde başka şeylerde kullanılmasına da engel olur .
- SALDIRI TEHLİKESİNİN ÖNLENMESİ DAVASI
Davalı saldırı teşkil edecek fiilden kaçınmaya mahkum edilir. Yapma riski var bunun yapmaması istenir. Bu davanın açılabilmesi için saldırı tehlikesini yaratan kişinin kusurlu olamsı gerekmez. Sadece risk bulunan saldırının hukuka aykırı olması yeterlidir. Basit bir tehlike yetmez. Saldırı tehlikesi ciddi ve yakın bir tehlike olmalıdır. Farazi tehlike için dava açılmaz .Yeni bir saldırı tehlikesi olabileceği gibi eskiden yapılmış bir saldırının tekrarlanması tehlikesi de olabilir. Her iki halde de dava açılabilir. Tehlike varlığını sürdürdükçe bu dava açılabilir.Bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi sözkonusu değildir. Tehlike sona ermişse artık dava açma ihtimali yoktur. Tehlike gerçekleşmiş ve saldırı vuku bulmuşsa bu durumda önleme davası değil saldırıya son verilmesi davası açılır.
Bu dava hakkı da devredilemez .Hakim davacıyı haklı bulursa davalıyı saldırı teşkil eden davranıştan kaçınmaya mahkum eder. Ancak bu karar iki taraf için de adil olmalıdır .Yoksa davalının her türlü özgürlüğü kısıtlanamaz . Davalının özgürlüğü de aşırı derece kısıtlanmayacak bir karara hakim imza atmalıdır. Böyle bir kararın varlığına rağmen saldırı vuku bulabilir. Bu durumda saldırıya son verilmesi davası açılabilir .Saldırının hukuka aykırılığının tespitine ve ilanına dair dava açılabilir. VE yine maddi ve manavei tazminat davaları gündeme gelebilir. Davalı bu karara uymayara kişilik hakkına hukuka aykırı bir saldırı gerçekleştirmişse bu onun kusurlu olduğunun en önemli ispatıdır.
- SALDIRININ HUKUKA AYKIRILIĞININ TESPİTİ DAVASI
Sona eren bir saldırı var ve bu saldırının etkisi halen devam ediyorsa bu davanın açılması gerekir. Basın yoluyla gerçekleşen saldırılarda kişiler bu davayı açarlar. Yalan haber yapılması durumu gibi .Bu yalan haber insanların zihnini uzunca bir zaman meşgul eder. Tespit davasının açılması için etkinin halen devam ediyor olması gerekir. Aradan çok uzun bir zaman geçmişse bu saldırının bir etkisi kalmadığından bu davanın açılması mümkün değildir .Bu davadaki amaç sona eren saldırının etkilerinin bertaraf edilmesidir. Bu davalarda hakim ilk once saldırının hukuka aykırılığını tespit etmelidir. Ondan sonra tazminat ödenmesine ya da saldırının sona erdirilmesine karar verilir. Tespit davasında saldırının hukuka aykırılığının tespiti yapılır ve gerekiyorsa bunun üçüncü kişilere bildirilmesi yapılır .Bu durum kişiye bir noktada manevi tatmin de sağlar. Bu yüzden bu bir manevi tazminat türü müdür değil midir bu tartışmalıdır.
TBK madde : 58 /f2 Hakim bu tazminatı ödenmesi yerine diğer bi giderim biçimini kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir.Özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayınlanmasına hükmedebilir.
Burda bahsedilen tazminat manevi tazminattır. Bu TMK 25 ile aynı değildir . 25. maddede sadece hukuka aykırılığı tespit eden bir kararın yayınlanması sözkonusudur. Anck 58. maddede bir kıanama vardır. Hakim faili kınar ve bu kınama kararının yayınlanması sözkonusudur.
NOT : Açılan manevi tazminat davasında tespit davasının açılmasına gerek yoktur. Çünkü zaten manevi tazminat davasında da saldırının hukuka aykırılığı tespit edilir.
Özellikle basın kanununda düzenlenen cevap hakkı vardır. Bu saldırının hukuka aykırılığını tespit eden kararın yayınlanması bu cevap hakkının kullanılmasına biraz yakındır. Cevap hakkında amaç saldırı gerçekleştirilen bir kitle iletişim aracında çıkıp kişinin iddiaya bizzat cevap vermesidir .Burada kim doğru söylüyor belli değildir. Bilakis kişi kendi aleyhine yapılan bir yayına katılıp kendisine yöneltilen bu iddialara cevap veriyor .Cevap hakkının kullanılması anında olabileceği gibi bazen de anında cevap verilemez.Bir gazetede yayınlanmış ise anında cevap verilemez bu durumda düzeltme hakkı kullanılır.Bu cevap hakkının kullanılması daha sonradan hukuka aykırılığa dair tespit davası açılmasına engel değildir. Hakim bu kararın yayınlanmasına hüküm verdiyse onun nerede yayınlanacağını da hakim belirler .Genelde bir kitle iletişim aracında yayınlanır . Hakim bir afiş yaptırılıp asılmasına da karar verebilir. Hakim bazen sadece üçüncü kişilere bildirilmesi yoluna da gidebilir.Eğer davalı kusurlu ise bu masrafları mutlaka davalıya yüklemek icap eder.
- MADDİ TAZMİNAT DAVASI
Kişilik haklarına hukuka aykırı bir davranış yüzünden maddi zarara uğrayan kişi bu zararın tazminini talep edebilir. Bazı şartların bulunması gerekir . İlk olarak hukuka aykırı bir saldırı bulunmalıdır. Bu saldırı nedeniyle kişinin bir maddi zarara uğramış olması gerekir. Saldırı ile maddi zarar arasında illiyet bağı olmalıdır. VE saldırıda bulununan kişinin kusurunun olması gerekir. Bizim hukukumuzda tazminat sorumluluğunun esası kusur sorumluluğudur. Kusursuz sorumluluk istisnaidir. Bir kusursuz sorumluluk hali mevcutsa kişinin maddi zararlarını tazmin etmek zorundadır. Hekim yapacağı tedaviyi hastaya anlatmadı. Ve hatalı bir tedavide bulunduysa burada kişinin masraflarını karşılamak zorundadır . Çünkü hastayı aydınlatmamıştır. Birden fazla sorumlu varsa bunlar müteselsilen sorumludur. Yani kişi isterse maaddi tazminatı sadece birinden ister isterse de ikisinden ya da tamamından istemesi mümkündür. Tedavi burada özel hastanede yapıldıysa burada hastaneye dava açmak daha mantıklıdır. Çünkü ödeme gücü hekimden daha fazladır. Bir de şu vardır ki , her davada biz haksız fiile dayanmak zorunda değiliz , borca aykırı bir davranış nedeniyle de kişilik hakkımız bir saldırıya uğramış olabilir .
Eğer haksız fiil hükümlerine dayanan bir dava açmak istiyorsak zamanaşımı süresi 72.maddede düzenlenmiştir. Borca aykırı bir davranış aynı zamanda kişilik hakkımızı da ihlal ettiyse bu halde zamanaşımı süresi madde 146 da düzenlenir. 146.madde on yıl der 72. madde ise iki ve on yıllık iki farklı süre öngörür. Kişinin ayırt etme gücü varsa maddi tazminatta bizzat bulunabilir. Eğer ayırt etme gücüne sahip değilse onun adına yasal temsilci bu davayı açabilir. Tazminat talebinin başkasına devredilmesi ve mirasçıya geçmesi mümkündür. Ancak manevi tazminatta bu esas geçerli değildir. Maddi tazminat davası saldırıya son verilmesi davası , hukuka aykırılığı tespit edilen kararın yayınlanması davası , manevi tazminat ve kazancın iadesi davası ile birlikte açılabilir. Saldırı öneleme davası ile birlikte açılmaz çünkü henüz bu durumda bir saldırı yok ve doğmuş bir zarar da yoktur.Mutalaka zarar olmalı ki bu dava açılabilsin .
- MANEVİ TAZMİNAT DAVASI
Kişilik hakkına hukuka aykırı bir saldırıya uğranılırsa bu yüzden acı elem ve ızdırap duyulur. Bunun talefisi amacıyla manevi tazminat talep edilmesi mümkündür. Bir miktar para ile bu ızdırabın giderilmesi amaçlanır. Bu bir miktar para yerine başka şeyler de sözkonusu olabilir. Saldırıya kınayan bir hükmün yayınlanması gibi .Hakim bu davalarda talep edilenden daha fazlasına hükmedemez. Davacının talebi hakimin hükmedebileceği en üst limittir.Davacı ne isterse hakim onun ile bağlayıcı değildir. Davacının belirttiği miktardan daha azına da hükmedebilir. Hakim gerçek zarar neyse onu tespit etmeye çalışır. Manevi tazminat aşırı yüksek bir miktar da olmamalıdır. Kişi ayırt etme gücüne sahipse davayı bizzat açar .Kişi manevi bir zarara uğradıktan sonra ayırt etme gücünü yitirmiş olabilir. Bu durumda yasal temsilcileri manevi tazminat davası açabilir.
Yansıma zarar:Yansıma yolu ile manevi zarara uğrayanlar bakımından hukuka aykırılık bağı bulunmadığı için kişi tazminat isteyemez.Çocuğu gözleri önünde dövülen anne manevi tazminat talep edemez. Ancak kanun buna açıkca imkan sağlamışsa bu talepten yararlanılabilir. Destekten yoksun kalma gibi .Kişinin eşinin haksız bir şekilde öldürülmesi giibi.
Bir fiil birden çok kişinin kişilik haklarına doğrudan saldırı teşkil ediyorsa bunların her biri uğradığı zararın tazminini talep edebilir.Tüzel kişilerin kişilik hakları saldırıya uğramışsa onlar da manevi tazminat talep edebilir. Madde 25 ‘te manevi tazminat talebi karşı tarafça kabul edilmediği sürece devredilemez .Bunun miras yoluyla intikal edebilmesi için de bunun ileri sürülmüş olması gerekir. İleri sürmekten kasıt dava açamadan bunu söylemesi de sayılır. Bu durumda artık mirasçılar bu manevi tazminat davasını açabilirler .MAddi tazminatta durum böyle değildir.
- SALDIRIDAN ELDE EDİLEN KAZANCIN İADESİ DAVASI
Bu bir özel hukuk cezası niteliğindedir. Önemi de fail saldırı neticeysiyle mağdurun elde etmesi mmümkün olmayacağı bir kazanç elde etmiş ise biz bunu faile bırakmamalıyız. Bunun mağdura iade edilmesine hükmedilmesi gerekir.ZAten mağdurun elde edebileceği bir kazancı fail saldırı neticeside elde etmişse mağdur bunu maddi tazminat davası ile isteyebilir. Özellikle mağdurun resminin kullanılması halinde bu tür bir durum ortaya çıkar. Ya da bir kişinin özel hayatına ilişkin bilgilerin ortaya çıkarılması gibi . Bu dava aslıye hukuk mahkemesinde açılır. Kişi hem kendi yerleşim yeri mahkemesinde isterse davalının yerleşim yeri mahkemesinde de bu davayı açabilir.HMK’da asıl yetkiili mahkeme ile iligli düzenlemeler yapılmıştır.
Örneğin davacı Bursa‘da oturuyor ve davalı Erzurum‘da oturuyor ise dava Bursa‘da veya Erzurum‘da Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır. Davanın sıhhati açısından bir avukata danışmak faydalı olabilir.