Ben kimya çalıştım..matematik çalıştım..edebiyat çalıştım..fransızca bile çalıştım..ama hiç oturup Kuran çalışmadım..Türkçesini okudum ama okuyup geçtim..üzerinde çalışmadım..Kur’an malum Arapçadan Türkçeye çevriliyor..Türkçesini okuyup her şeyi anlarım demiyorum..ya da her anladığım doğrudur demiyorum..1400 yıldır alimler,ulemalar okumuş..yazmış..onlar bilememiş..ben okur hemen yeni bir şey bulurum da demiyorum..ama üzerinde çalışarak okumam lazım biliyorum..bunu istiyorum..Diyanetin sitesinden sureleri sırayla alıp çalışıp sırayla yayınlayacağım..ve çalışmaya başlıyorum.. ((( diye başlayan))) diye biten cümleler Kur’an meali..sitede(turkiyeinsanotlaripartisi.com)bu bölümleri koyu yazdım ama burada koyu renk görünmüyor…(((–)))yani 3 parentez işaret olsun.. —Haa..neden şimdi çalışıyorum..?Önceden de istiyordum ama kafamı veremezdim..en az 15 yıldır ilk kez kafam rahat..içim rahat..endişeli değilim..Fırat’ın batısı temizlendi..sıra doğusunda..PKK..?artık hiç..Devlet hayır diyor..Silahlı Kuvvetler bizim…Terör temizleniyor…sınırlar temizleniyor…ekonomi kötüymüş..çok ta tın..düzelir..Fırat’ın doğusunu da temizlesinler..Türkiye’nin bölünemiyeceğini bi idrak etsinler ekonomi kendiliğinden düzelir..— (((Fatiha Suresi’nin anlamı..1-Bismillahirrahmanirrahim(Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla)2,3,4-Hamd,Alemlerin Rabbi,Rahman,Rahim,hesap,mükafat ve ceza gününün(ahiret gününün)maliki Allah’a mahsustur.5-(Allahım!)Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.6,7-Bizi doğru yola,kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet;gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.)))
rahman:dünyada bütün mahlukata merhamet eden,şefkat gösteren,ihsan eden..rahim:ahirette müminlere sonsuz ikram,lütuf ve ihsanda bulunan..Din Allahın adıyla başlıyor..Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla..Allah,bu dünyada her canlıya merhamet ediyor..şefkat gösteriyor..ihsan(iyi davranma,iyilik etme,bağışta bulunma,bağışlama)da bulunuyor..ama ahirette müminlere sonsuz ikram,lütuf ve ihsanda bulunuyor..Hamd(şükür..ama şükürden daha kapsamlıymış)..hamd alemlerin rabbi(rab..malik(sahip)yaratıcı,sahip,bir şeyi ıslah eden,terbiye eden,efendi..)rahman,rahim,hesap ve ceza gününün maliki(sahibi)Allah’a mahsus..Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz..bizi doğru yola ilet..kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet..gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil..
daha Fatiha’da yani ilk surede..Kuranı okur anlarım..hadisler var..sünnet var yeter..hacıya,hocaya ne gerek var bölümünden vazgeçtim..Kuran türkçeye çevrilmiş ama türkçesini bile tekrar türkçeye çevirmek gerekiyor..bildiğimi sandığım sözcüklerin farklı veya daha geniş anlamları var..mesela rahim Allah’ın 99 isminde er rahim ahirette müminlere sonsuz ikram,lütuf ve ihsanda bulunan diye geçiyor..daha başlarken bu dünya ve ahiret var..Allah bu dünyada herkese,her şeye ama ahirette sadece müminlere iyi..
yalnız sana ibadet eder,yalnız senden yardım dileriz..bizi doğru yola ilet..nimet verdiklerinin yoluna ilet..Allah bu dünyada herkese nimet veriyor..iyi kötü ayrımı yok..ama ahirette sadece müminlere(mümin inanan demek..inanan,inançlı..müslüman)..
bizi doğru yola,kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet..gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil..
iki yol var..birinde kendilerine nimet verilen yol..diğeri gazaba uğrayanların yolu..o yolda olanlar gazaba uğruyor..gazaba uğrayan ve sapıklarınkine değil diyor..sapık denilen doğru yoldan sapanlar galiba..gazaba uğrayanlar ifadesi ahiret için sanırım..sapıklar bu dünya için ama gazaba uğrayanlar ahiret için..bu dünyada sapıklık içinde olanlar ahirette gazaba uğrayacaklar bizi onlardan etme demek..
sure ben diye başlamıyor..bizi diyor..bizi doğru yola ilet..inanmayan..ya da zaten doğru yolda olduğunu düşünen bizi doğru yola ilet diye dua etmez..inanan insan zaten doğru yoldadır….?
Fatiha dan çıkan sonuç..şükür Allah’a mahsus..Allah Rahman ve Rahim..hesap ve ceza gününün sahibi Allah..Yalnız Allah’a ibadet edip..Allah’tan yardım dilenebilir..doğru yolda olanlara nimet var..diğer yolda gazaba uğrayanlar(gazabın ne olduğu burada açıklanmıyor)ve sapıklar var..
Fatiha suresi en çok okunan dua..duanın içinde hem bilgi var hem dua..Allah..Rahman..Rahim..hesap günü..ceza günü..ibadet sadece Allah’a yapılır(putlara değil demek isteniyor galiba)nimet verilen doğru yol..gazaba uğrayanlar ve sapıkların olduğu diğer yol..
FATİHA SURESİ SONUÇ:
1-ŞÜKÜR SADECE ALLAH’A YAPILIR..
2-ALLAH ALEMLERİN RABBİ DİR..
3-ALLAH RAHMAN DIR
4-ALLAH RAHİM DİR
5-ALLAH HESAP VE CEZA GÜNÜNÜN SAHİBİDİR(HESAP,MÜKAFAT VE CEZA GÜNÜ VAR)
6-SADECE ALLAH A İBADET EDERİZ(YANİ İBADET VAR)
7-SADECE ALLAH TAN YARDIM DİLERİZ(AHİRETTE HESAP VE CEZA BELLİ OLDUĞUNA GÖRE YARDIM BU DÜNYA İÇİN OLABİLİR..ALLAH TAN YARDIM DİLİYORSAK,ALLAH İSTERSE YARDIM EDER DEMEK..
8-İKİ YOL VAR..BİRİ ALLAHIN NİMET VERDİKLERİNİN YOLU YANİ DOĞRU YOL..DİĞERİ GAZABA UĞRAYANLARIN YOLU..SAPIKLARIN YOLU..YANİ YANLIŞ YOL..
Kur’anı çalıştıkça yani diğer sureleri çalıştıkça kimin nimet verilenlerin olduğu yolda..kimin gazaba uğrayanların,sapıkların olduğu yolda olacağı vardır..çalıştıkça öğreneceğim.
Çalışan ot…
Kur’an çalışıyorum…(2)…Bakara Suresi(1)–
Bakara Kur’anın en uzun suresi..Bakara sığır demek..surede bir çok konudan bahsediliyor ama ismi bakara diye geçmiş.. Surede Hz.Musa kavmine”Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor”diyor.kavmi de bunu zora sokuyor..ayak diriyor falan..Bu yüzden adı Bakara yani sığır..Bu çok önemli..İsrailoğulları buzağı yapıp,tapan bir kavim..”sığırı Allah’a kurban edin deniyor..Sure çok uzun olduğu için parça parça sayfaya alacağım..Kendin okuyup anlamak da çok kolay değilmiş..sonra hepsini birleştireceğim..surelerin geliş sırasına göre tekrar bakacağım..başka meallere de bakacağım..Kur’an değişmiyor ama başka dilden çevriliyor..bir kelime farklı çevrildiğinde farklı oluyor..
(((Bakara SuresiRahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla Elif Lâm Mîm. ﴾1﴿ Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.)))
Kuran kendisinden şüphe olmayan bir kitap ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol gösterici..
(((﴾2﴿ Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. ﴾3﴿ Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. ﴾4﴿ İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. ﴾5﴿)))
doğru yolda olmak için..görünmeyene inanılacak,namaz dosdoğru kılınacak,rızkından Allah yolunda harcanacak,indirilen kitaplara inanacak,ahirete inanacak–Allaha karşı gelmekten sakınanların kimler olduğunu anlatıyor—
(((Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar. ﴾6﴿ Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır. ﴾7﴿ İnsanlardan, inanmadıkları halde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. ﴾8﴿Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. ﴾9﴿ Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. ﴾10﴿ Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. ﴾11﴿ İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. ﴾12﴿ Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.﴾13﴿ İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler. ﴾14﴿ Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. ﴾15﴿ İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır. ﴾16﴿Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. ﴾17﴿ Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler. ﴾18﴿ Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. ﴾19﴿ Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾20﴿ Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız. ﴾21﴿ O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. ﴾22﴿ Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin). ﴾23﴿ Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kafirler için hazırlanmıştır. ﴾24﴿)))
küfre saplananların kimler olduğunu anlatıyor..başlarken zaten küfre saplananları uyarsan da,uyarmasan da bir diyor..küfre saplananların değişmeyeceğini söylüyor..çünkü Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir,gözleri üzerinde de bir perde vardır diyor..yani görmüyor,duymuyor,hissetmiyor..Allah’a ve ahiret gününe inandık diyorlar ama aslında inanmıyorlar..Allah’ı ve müminleri kandırmaya çalışıyorlar..Küfre saplananların kalplerinde münafıklıktan dolayı bir hastalık vardır..Allah ta onların bu hastalığını artırmıştır diyor.(söyledikleri yalana karşılık yani inanmadıkları halde Allah’a ve ahiret gününe inanıyoruz dedikleri için..yalan söyledikleri için elem dolu bir azapları vardır diyor)..sanki hastalık var o yüzden böyleler gibi mi?bu küfre saplananlar..kendilerine”yeryüzünde fesat çıkarmayın”denildiğinde”biz ancak ıslah edicileriz”diyorlarmış..”iyi bilin ki diyor onlar bozguncuların ta kendileridir ama farkında değillerdir”(kendileri farkında değiller diyor..)onlara bu küfre saplanmış olanlara “insanların inandıkları gibi sizde inanın”denildiğinde “”biz de akılsızlar gibi iman mı edelim”diyorlar..asıl akılsız kendileri ama bilmezler diyor(irade dışı gibi)..iman edenlerle karşılaştıkları zaman inandık,kendi gibi olanlarla karşılaştıkları zaman şüphesiz biz sizinle beraberiz,onlarla alay ediyoruz diyorlarmış..Allah bunun için onları cezalandırır..azgınlıkları içinde bocalarken onlara mühlet verir diyor(eninde,sonunda ceza alacaklar ama hemen değil..Allah onlara mühlet verir diyor.)..bunlar hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir..bu alışveriş karsız..o yüzden de doğru yolu bulamamışlar..Bu küfre sapanları gece ateş yakan kimsenin durumuna benzetiyor..ateş tam çevreyi aydınlatacakken Allah ışıklarını yok eder onları göremez şekilde karanlık içinde bırakır diyor(görecekleri sırada Allah engel oluyor)..onlar sağır,dilsiz,kördür artık hakka dönemezler diyor..Küfre sapanları gece sağanak yağmur ortasında kalana benzetiyor..ölüm korkusuyla yıldırım sesinden kulaklarını tıkarlar diyor..oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatmıştır diyor..şimşek önlerini her aydınlatışında ışığında yürüyor,karanlık çökünce dikilip kalıyorlar..Allah dileseydi onların işitme ve görme duyularını giderirdi diyor..şüphesiz Allah her şeye gücü yetendir diyor..Ey insanlar diyor..sizi ve sizden öncekileri yaratan rabbinize ibadet edin ki Allah a karşı gelmekten sakınasınız(ibadet Allah’a karşı gelmekten sakındırıyor)..o size yeri döşek göğü bina yaptı,gökten su indirip size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır diyor..bunu bile bile Allah’a ortak koşmayın diyor..eğer kulumuza indirdiğimiz Kuran dan şüpheniz varsa bir surenin benzerini getirin veya Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın..eğer bunu yapamıyacaksanız ki hiç bir zaman yapamıyacaksınız..o halde yakıtı insanlatla taşlar olan ateşten sakının..o ateş kafirler için hazırlanmıştır diyor(ateşin yakıtı insanlar ve taşlar)—küfre sapanların kimler olduğunu anlatıyor—
Çalışan ot…
Kur’an çalışıyorum(3)bakara suresi(2)…
(((İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾25﴿))
Cenneti anlatıyor..iman edip salih ameller işleyenler için cennetler var..içinden ırmaklar akan cennetler var diyor..birden fazla cennet var ama hepsinden akan ırmaklar var..cennetlerin meyvelerinden o iman edip salih emeller işleyenlere veriliyor…birileri veriyor..kendileri almıyor gibi..o meyveler insanların bildikleri meyveler..dünyadaki meyvelere benzer şekilde veriliyor..ve cennette olanların tertemiz(temizden neyi kastediyor bak) eşleri olacak diyor..ve cennete girenler orada ebediyen(ebedi:sonu olmayan,sonsuz..canlılar için ölümsüz demek) kalacaklar diyor….
(((Allah bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?” derler. (Allah) onunla bir çoklarını saptırır, bir çoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. ﴾26﴿ Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşeri ve ahlâki bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. ﴾27﴿)))
Allah her varlığı örnek olarak verir diyor..iman edenler bunun gerçek olduğunu biliyor ama küfre saplananlar Allah bununla neyi kastedmiştir diyor..Örneği anlamıyorlar.Allah verdiği örneklerle bir çoklarını saptırıp,bir çoklarını doğru yola iletiyor..Allahın saptırdıkları fasıklar(çıkan anlamına geliyormuş..önce inanıp sonra vazgeçen galiba)..Bunlar önce Allah’a söz verip sonra bozanlarmış..Allahın korunmasını emrettiği bağları koparıyorlar..bu bağlar iman,akrabalık,beşeri(insan ilişkileri)ve ahlaki ilişkiler..Allah bu bağların korunmasını emretmişr(iman,akrabalık,beşeri,ahlaki)..ayrıca bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir diyor..Allah bir örnek veriyor bunu iman edenler doğru anlıyor..fasıklar örneği anlamıyor..
(((Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah’ı nasıl inkar ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda ona döndürüleceksiniz. ﴾28﴿ O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. ﴾29﴿)))
Yaratılışı anlatıyor..Allahı inkar edenlere diyor..cansızken sizi dirilten Allah’ı nasıl inkar ediyorsunuz..sonra öldürüp tekrar diriltecek..yoktan yaratılıp..öldürülüp..sonra tekrar diriltiliyoruz..en sonunda ona döndürüleceksiniz diyor..yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir..o herşeyi hakkıyla bilendir diyor..yeryüzünde olan herşeyi insan için yarattığını söylüyor..bu durumda zaten dünyayı insan için yaratmış oluyor..ama önce yeryüzünde olan herşeyi yaratıp sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir diyor..gökyüzü yani atmosferi 7 gök halinde düzenliyor..düzenliyor.. atmosfer önceden bu haliyle değil demek ki..insanı yaratınca insana göre mi düzenlemek gerekti..başka meallerde de aynı mı bak..)
Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler, Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti. ﴾30﴿
Burada yaratılışı anlatıyor..Rabbin meleklere”ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”diyince melekler”orada bozgunculuk yapacak,kan dökecek birini mi yaratacaksın.oysa biz sana hamdederek(Allaha şükür) daima seni tesbih(süphanallah(Allah noksanlardan münezzehtir(uzaktır)) sözünü söylemek veya belirli dini sözleri tekrarlama) ve takdis(kutsal sayma,kutsama)ediyoruz”demişler..Allah ta”ben sizin bilmediğinizi bilirim”demişti diyor..Allah yeryüzünde bir halife yaratacağım diyor..melekler”orada bozgunculuk yapacak,kan dökecek birini mi yaratacaksın”diyor..Allah ta”ben sizin bilmediğinizi bilirim”diyor..burada 1-yeryüzünde yaratacağım diyor..melekler hangi yeryüzü diye sormuyor..dünya da yaratacağını anlıyorlar..2-halife yönetici,hükümdar demek..meleklerin sorusundan da bu türün yani insanın öncesi olduğu anlaşılıyor..böyle bir tür var..kan dökücü ve bozguncu olduğunu melekler biliyor..Allah”yeryüzünde yaratacağım”dediğinde..melekler önceden yeryüzünde zaten var demiyor..böyle bir tür var ama sanki yeryüzünde ilk kez yaratılacak..3-yeryüzünde halife olacaksa kime halife olacak…olanlar bitki,hayvan..insan bunları yiyor..hiçbirinin halifesi değil..Allah”ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”diyor..halife hükümdar demek..tek bir insan yaratacaksa..melekler neden bozgunculuk yapacak,kan dökecek birini mi yaratacaksın”diyor..kime bozgunculuk yapacak..bitkiye hayvana mı..kendi içinde bozgunculuk yapacaksa..?bir çift yaratılsa bunlar çoğalacak vs..bozgunculuk olması için epey bir zaman lazım..?(burası karışık tekrar bak)..önceki bir ayette Allah önce yeryüzündeki her şeyi insan için yarattı diyor..burada yeryüzü zaten var insan yaratılacak deniyor..yeryüzü var ama melekler öncesinde yeryüzü neye lazım diye sormamış..yeryüzü niye yaratıldı diye sormuyorlar ama insana ne gerek varı soruyorlar…bu tür bilinen bir türse tekrar mı demeleri lazım..onu demiyorlar da..ne gerek var diyorlar..biz varız ne gerek var gibi..biz sana hamdederek,daima seni tespih ederek,takdis ediyoruz diyorlar..yani melekler sürekli Allaha şükreden,tespih eden,Allah noksansızdır diyen canlılar..bu biz varız başka bir varlığa ne gerek var demek galiba…ama yeryüzü bu konuşma yapılırken var..yeryüzünde bitki hayvanlar da var sanki..ama melekler insana ne gerek var diyor..yeryüzü yaratılmış..yeryüzü neresi diye sormuyorlar..bildik bir yer..dünya da demiyor..yeryüzü diyor(başka meallerde dünya demiş mi bak)..Melekler böyle diyince Allah”ben sizin bilmediklerinizi bilirim”diyor..bunlar kan dökmiyecek,bozgunculuk çıkarmıyacak demiyor..kan dökeceğimiz,bozgunculuk çıkaracağımız kesin de..bunun dışında başka bir şeyler de var..çünkü Allah böyle olacağımızı biliyor ama yine de yaratıyor..meleklerin sözleri sadece Allaha hamdedip,tespih ve tasdik ediyoruz insana ne gerek var diyorlar..bu insanlara sadece hamd,tespih,tasdik yetmez anlamını taşıyor da olabilir..insanın yaratılma sebebi ibadet değil..ya da sadece ibadet değil..
(((Allah Adem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. ﴾31﴿ Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. ﴾32﴿Allah şöyle dedi: “Ey Adem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Adem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi. ﴾33﴿)))
Allah ademe bütün varlıkların isimlerini öğretiyor sonra meleklere eğer doğru söyleyenler iseniz bana bunların isimlerini bildirin diyor..insan yaratıldığı anda öğrenerek yaşama başlıyor..ilk icraatı öğrenmek..Allah hadi ibadet et demiyor..melekler senin bize öğrettiklerinden başka hiç bir bilgimiz yoktur..şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen her şeyi hikmetle(bilgelik-bilinmeyen neden,gizine akıl ermeyen neden- yapan sensin diyorlar..melekler Allah ın onlara öğrettiklerinden daha fazlasını bilmiyorlar..Adem meleklere varlıkların isimlerini bildirince Allah”size,göklerin ve yerin kaybını ben bilirim..yine açığa vurduklarınızı da,gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi”diyor..Allah bunu meleklere söylüyor..burada meleklerin açığa vurdukları da var..gizli tuttukları da var gibi..meleğin gizli tuttuğu ne olabilir ki..melek sonuçta(başka meallere bak çeviri aynı mı)..
(((Hani meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. ﴾34﴿)))
Allah meleklere adem için saygı ile eğilin diyor..iblis hariç bütün melekler saygı ile eğiliyor..iblis bunu yapmıyor..büyüklük taslayıp kafirlerden olmuştu diyor..Allah meleklere yeryüzünde halife yaratacağım dediğinde melekler bozguncu,kan dökücü birini mi yaratacaksın dediğinde iblisten bahsedilmiyor..o zaman bütün melekler ne gerek var diyor..sonra ademe varlıkların isimlerini öğrettiğinde de iblisten bahsedilmiyor..adem yaratıldıktan sonra saygı ile eğilin dediğinde iblisten bahsediliyor..büyüklük taslıyor saygıyla eğilmiyor..
(((Dedik ki: “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.” ﴾35﴿ Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik. ﴾36﴿
“Ey Adem..sen ve eşin cennete yerleşin..bol bol yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz”dedik diyor..Ademe eşte yaratılmış..Ademe eşinle birlikte cennete yerleşin diyor..muhatap adem..sanki cennet ayrı bir yer..zalim haksız ve acımasız davranan katı yürekli kıyıcı kimse demek..ağaca yaklaşınca niye zalim olunuyor(???)”derken şeytan ayaklarını oradan kaydırdı..onları bulundukları konumdan çıkardı”diyor..şeytanın ayaklarını nasıl kaydırdığını anlatmıyor..sonra”birbirinize düşman olarak inin..sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır dedik”diyor..önceki ayetlerde Allah meleklere”yeryüzünde halife yaratacağım” demişti..insan zaten yeryüzünde yaratılarak var olacak gibi..bu ayetlerde nerede yaratıldığını söylemiyor ama ademe sen ve eşin cennete yerleşin diyor sorun çıkınca yeryüzüne inin diyor..yeryüzü sürgün yeri oldu..insan zaten yeryüzünde yaratılacaktı ama şimdi yaratılacağı yere sürgüne gidiyor..birbirinize düşman olarak inin diyor..adem ve eşimi birbirine düşman olacak..tek onlarsa niye düşman olsunlar..başka adem ve eşleri de mi var gibi..hem eş hem düşman olmaz çünkü..yeryüzünde sizin için belli bir süre barınak ve yararlanma vardır diyor..belli süre ömür mü..insan zaten gözden çıkarıldı,gözden düştü belli bir süre yeryüzünde yaşayacak gibi mi..ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz diyor..ağaç nedir bahsetmiyor.. iradesiz olursunuz vb demiyor..zalimlerden olursunuz diyor..insan ilk yaratılmış..meleklerde zalim değil..orda yaklaşanı zalimlerden yapan bir ağaç var..ama daha önce hiç kimse yaklaşmamış mı..şeytan ayaklarını kaydırıyor..şeytan öncesinde şeytan değil..insan yaratıldıktan sonra kibirden mi şeytan oluyor..şeytan aslında melek..yaratılışına,fıtratına aykırı davranamıyacağına göre demek ki melekler de iyi kötü diye ayrılıyor mu..şeytan diye anlatılıyor..1 tane varmış gibi ama meleklerin bir kısmı insana saygıyla eğilmeyi reddetti ve sayıları epeyce mi acaba..
(((Derken, Adem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz o, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. ﴾37﴿”İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik. ﴾38﴿ İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ﴾39﴿ )))
“Adem vahy yoluyla rabbinden bir takım kelimeler aldı,onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı”diyor..adem Allah’ı görmüyor ve duymuyor..kelimeler Adem e vahyediliyor..”şüphesiz o tövbeleri çok kabul edendir,çok bağışlayandır..inin oradan cennetten hepiniz..Adem Allahtan aldığı kelimelerle amel edip,Rabbi ne yalvarıyor Allah bunun üzerine tövbesini kabul edip inin oradan diyor..cennetten iniyorlar..Adem cennetteyken Allah’a yalvarıyor demek..ama tövbe kabul olunca cennette kalması gerekmez mi..Allah hz. Ademin tövbesini kabul ediyor ama yeryüzüne inin diyor..ve hepiniz inin diyor..sadece Adem ve eşiyse niye hepiniz..çok kişi mi var..ya da meleklere de mi inin diyor…”tarafımdan size bir yol gösterici peygamber gelir de kim ona uyarsa,onlar için herhangi bir korku yoktur,onlar üzülmeyeceklerdir dedik”diyor.. Hz.Adem orada..Hz Adem peygamber ya da yol gösterici değil demek ki..peygamber gelirse diyor sanki Adem peygamber değil..peygamber sonra gelecek..gelen peygambere uyanlar için korku yok,üzülmeyecekler diyor..ahiret kastediliyor galiba..”inkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince,işte onlar cehennemliktir..onlar orada ebedi kalacaklardır”diyor..inkar edenler,peygamberi inkar edenler galiba..ve ayetleri yalanlayanlar cehenneme gidiyor ve orada ebedi kalıyorlar(ayetleri yalanlayanlar cehennemden çıkamıyor)..
Çalışan ot
Kur’an çalışıyorum(4)bakara suresi(3)…
Ey İsrailoğulları ! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun. ﴾40﴿ Elinizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. ﴾41﴿ Hakkı bâtılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. ﴾42﴿ Namazı kılın, zekatı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. ﴾43﴿
İsrailoğullarına söylüyor..size verdiğim nimeti hatırlayın..bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim..Allah’ın İsrailoğullarına söz verdiği Kur’an da da var..İsrailoğulları verdikleri sözleri tutsalar Allah da verdiği sözü tutacak..size verdiğim nimeti diyor..nimetle kutsal topraklar mı kastediliyor..sonraki ayetlerde ne olduğu daha açıklanmıştır her halde..yalnız benden korkun diyor..elnizdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize Kur’ana iman edin diyor..tevrat var..ve Kur’an Tevratı tasdik ediyor..Kur’an indiğinde olan Tevrat bozulmamış demek ki…Kur’ana iman edin..onu inkar edenlerin ilki olmayın diyor..İsrailoğullarına diyor..onlara sesleniyor..Ayetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının..Ayetlerimi az bir karşılığa değişmeyin diyor..ne olursa olsun değişmeyin değil..israiloğuları az bir karşılığa bile değişebilir gibi söylenmiş..ve bana karşı gelmekten sakının diyor..hakkı batıla karıştırıp bile bile gizlemeyin..İsrailoğulları gerçeği bile bile gizleyebilir demek ki..bunlar direk israiloğullarına söyleniyor..inanan,inanmayan demiyor..Ey İsrailoğulları diyor.. namazı kılın,zekatı verin..rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin diyor..namaz,zekat,rüku dindar insanın hayatında var demek ki(evratı çalışırken bunları karşılaştır)..
(((Siz Kitabı (Tevrat’ı) okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın çirkinliğini) anlamıyor musunuz? ﴾44﴿ Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. ﴾45﴿ Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler. ﴾46﴿ Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. ﴾47﴿Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez. ﴾48﴿)))
İsrailoğullarına söyleniyor..Siz kitabı yani Tevratı okuyup durduğunuz halde,kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz,yaptığınızın çirkinliğini anlamıyor musunuz diyor..İsrailoğulları Tevrat ellerinde okuyorlar,biliyorlar,iyiyi kötüyü biliyorlar,başkalarına iyiliği emrediyolar..kendileri kötü..iyinin ne olduğunu da biliyorlar..kendileri yapmıyorlar ama başkalarına siz iyi olun diyorlar demek ki…ve bu çok çirkin..aptallık bile değil de..çirkin..arsızlık gibi sanki..Sabrederek ve namaz kılarak allah tan yardım dileyin..şüphesiz namaz,Allah a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir diyor..onlar Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten ona döneceklerini çok iyi bilirler diyor..namaz kesin var..ahiret kesin var..namaz Allah’a derinden saygı duymayanlara ağır gelir diyor..namaz kesin var..İsrailoğulları size verdiğim nimetimi ve bir zamanlar sizi cümle aleme üstün kıldığımı hatırlayın diyor..israiloğulları bir zamanlar üstün kılınmış ama şimdi değil..Allah ütün kılmış ama İsrailoğulları bu üstünlüğü taşımamışlar gibi..nimet var ama..hatırlayın diyor..size verdiğim nimeti hatırlayın diyor(israiloğullarıyla ilgili ayetleri en son bir araya al..karşılaştır..neden cümle aleme üstün kılınmış..bunun önemini anlamıyacak bir soya neden bu üstünlük verilmiş..) Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez..hiç bir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz,fidye alınmaz,onlara yardım da edilmez diyor..Şeyhler şefaat ediyor falan..bir mürit bir şeyhten vb..şefaat diliyorsa..veya bir şeyh şefaat ederim diyorsa…?bu ayetleri okuyup şefaatten nasıl bahsediyorlar anlamadım..gayet açık net..şefaat yok..o gün yani hesap günü herkes tek..anne,baba,eş,torpil,şefaat..?yok…kesinlikle yok..Kur’an bu kadar net,kesin söylediğini başka ayetlerle değil demez…hesap gününde herkes tek..
(((Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı. ﴾49﴿ Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk. ﴾50﴿)))
İsrailoğullarına diyor..hani sizi azabın en kötüsüne uğratan,kadınlarınızı sağ bırakıp,oğullarınızı boğazlayan firavun ailesinden kurtarmıştık diyor..israiloğulları Hz.Yusuf sayesinde Mısır’a yerleşiyor..önce iyiler sonraki dönemlerde köleleşiyorlar..firavun ailesinin zulmü var…israiloğullarının tarihinde Tevrat ta bunlar var..burada kısaltılarak anlatılmış..sizi firavun ailesinden kurtarmıştık..bunda size Rabbinizden gelen büyük ir imtihan vardı diyor..Azap mı imtihan,kurtarma mı anlamadım..hani sizin için denizi yarmış,sizi kurtarmış,gözlerinizin önünde firavun ailesini suda boğmuştuk diyor..İsrailoğulları nın Mısır dan kaçması anlatılıyor..israiloğulları Mısır’dan kaçıyor..firavun askerleriyle peşlerine düşüyor. .denizin yarılması..israiloğullarının denizi geçmesi,firavunun suda boğulması(firavun Mısır’ın hükümdarı..kendilerine tanrı diyorlar..israiloğulları köle..firavun neden peşlerinde..ordusunu gönderir yakalayın der..öldürün der..firavun neden kölelerin peşine düşmüş bak)..
(((Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz. ﴾51﴿ Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik. ﴾52﴿ Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) ve Furkan’ı vermiştik. ﴾53﴿ Mûsâ kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.” ﴾54﴿ )))
Hani biz Musa ile 40 gece sözleşmiştik..sizler ise onun ardından kendinize bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz diyor..denizi geçtikten sonra Hz Musa dağa çıkıyor..40 gece orada kalacak ve dönecek..Hz.Musa gider gitmez İsrailoğulları buzağıyı tanrı edinip tapıyorlar..israiloğulları mısırdan kaçıyorlar,firavun peşlerine düşüyor..deniz yarılıyor onlar içinden geçiyorlar..firavun denize gömülüyor görüyorlar…hemen peşine buzağı yapıp tapıyorlar..nasıl bir insan bu mucizeyi görüp 3 günde unutur..ya da bunun mucize olduğunu mu anlamıyorlar..bunun mucize olduğunu anlamamaları için bu tür şeylere çok alışkın olmaları lazım..şu an deniz yarılacak içinden geçeceksin..iki gün sonra buzağıya tapacaksın..?Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik diyor..Hani doğru yolu tutasınız diye Musa ya Tevrat ve Furkan’ı vermiştik diyor(Furkan”hak ile batılı birbirinden ayıran”demek olup Kur’anın isimlerinden biridir..diyanetin sitesinde Furkan ın anlamı böyle verilmiş)..Musa kavmine dedi ki ey kavmim sizler buzağıyı ilah edinmekle kendinize yazık ettiniz..gelin yaratıcınıza tövbe edin ve nefislerinizi öldürün,kendinizi düzeltin diyor..bu yaratıcınız katında sizin için daha iyidir..böylece Allah ta onların tövbesini kabul etti..çünkü o tövbeleri çok kabul edendir..çok merhametlidir diyor..israiloğulları tövbe ediyor..Allah ta kabul ediyor..Allah zaten tövbeleri kabul ederim diyor..her kuluna öyle ama..israiloğullarının durumu farklı gibi..önceki ayetlerde inanmıyanların Allah kalplerini mühürlemiştir diyordu.duymazlar,görmezler..isteselerde inanamazlar gibi..ama İsrailoğullarında durum farklı..defalarca inanıp,vazgeçiyorlar..ve peygamber yanlarındayken vazgeçiyorlar..mucizeleri görüp vazgeçiyorlar ama Allah affediyor..sanki onların böyle olması normalmiş gibi..mazeretleri varmış gibi..Allah zaten affeden ancak israiloğullarının durumu aptallıkla,arsızlık karışık bir durumu anlatıyor gibi..
(((Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız” demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. ﴾55﴿ Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. ﴾56﴿ Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler fakat, kendilerine zulmediyorlardı. ﴾57﴿Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz” demiştik. ﴾58﴿ Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle o zalimlere gökten bir azap indirdik. ﴾59﴿)))
İsrailoğulları buzağı yapıp taptılar sonra tövbe ettiler Allah affetti..ardından Hz.Musa’ya biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız diyorlar,siz bakıp dururken size yıldırım çarpmıştı..sonra şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik diyor..İsrailoğulları Mısır’dayken nasıl bir hale gelmişse artık..Hz.Musa Allah’ın varlığına,Allah’ın var olduğuna kavmini inandırmaya çalışıyor..Buzağıdan put yapıp ona tapıyorlar..Allah’ı görmeden inanmayız diyorlar..yıldırım çarpıyor..tekrar diriltiliyorlar..Allah bulutu üzerinize gölge yaptık diyor..size kudret helvası ve bıldırcın indirdik..?rızık verdik değil..direk indirilmiş..gökten indirilmiş gibi..verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin dedik diyor..bu genel olarak galiba..kudret hekvası ve bıldırcın zaten var..onun dışında da rızıkları var..onlar verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle bize zulmetmediler,fakat kendilerine zulmediyorlardı diyor..Kul Allah’a nasıl zulmeder ki..(İsrailoğulları dışında başka yerde böyle hitap olmuş mu bak)..Hani şu memlekete girin..orada bol bol yiyin..kapısından eğilerek tevazu ile girin ve hıtta-Ya Rabbi ,bizi affet deyin ki,biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım..iyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz demiştik diyor(şehir denilen Filistin mi,neresi bak)şehrin kapısından eğilmek nasıl..kapısından eğilerek tevazu ile girin diyor(adap öğretiliyor gibi..tevazuyla girin diyor..şımarmayın gibi..)memleketin kapısından eğilerek,tevazuyla girecekler Allah hepsini affedecek,iyilik edenlere ise daha fazlasını verecek ama onların içindeki zalimler sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular..biz de haktan ayrılmaları sebebiyle o zalimlere gökten azap indirdik diyor..İsrailoğullarının içindeki bazı zalimler kendilerine söyleneni başka şekle sokuyorlar..tevazuyla şehre girin,orada bol bol yiyin ne şekilde onlara söylendi..Hz. Musa yanlarında..zalim denilenler kimler..israiloğullarının içinde Hz.Musa dan başka sözü dinlenen kimler..israiloğulları kaç kişiler..zalimler kaç kişi..özellikleri ne..?Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle o zalimlere gökten bir azap indirdik diyor..yok mu edildiler acaba..ve hala kaç kişiydiler..kimdiler..
(((Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik. ﴾60﴿ Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O halde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı. ﴾61﴿Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir). ﴾62﴿)))
Hz Musa kavmi için su dilemişti,biz de kayaya asanı vur demiştik..böylece kayadan 12 pınar fışkırmış,her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti diyor..Hz.Musa kavmi için su istiyor(Mısırdan kaçtıktan sonraki dönemi anlatıyor)..kavim(aralarında töre,dil ve kültür ortaklığı bulunan,boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu–
Türk Dil Kurumu sözlüğünde böyle yazıyor )..asasını kayaya vurunca kayadan 12 pınar fışkırıyor ve her boy(ortak bir atadan türediklerine inanılan toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde anaerkil,ataerkil anlayışı uygulayan geleneksel topluluk,kabile,klan –Türk Dil Kurumu sözlüğünde böyle yazıyor) kendi su alacağı pınarı biliyor..Hz.Musa nın kavmi yani İsrailoğulları kendi içlerinde de 12 ayrı boy..12 ayrı aile herhalde(her ailenin başında büyüğü vardır herhalde..Hz.Musa bebekken suya bırakılıyor,firavunun sarayında büyüyor..o saraydayken İsrailoğulları Mısır’ da aşağılanan bir grup..köleleşmişler..Hz. Musa onlar için ,onlar Hz.Musa için yabancı aslında..nasıl güvenip peşinden gitmişler bak—Mısır’da hiç İsrailoğlu kalmış mı,herkes mi gitmiş bak..hiç mi kalan olmamış)..Allah’ın rızkından yiyin,için yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın demiştik diyor..İsrailoğulları Mısır da köle..kaçıyorlar..şimdi çöldeler..ve Allah onlara”yiyin için yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın”diyor..aslında henüz bozgunculuk yapıp fesat çıkarmamış olmaları lazım..zulüm gördükleri yerden yani Mısır dan kaçıp çölde yaşıyorlar..Allah onlara “fesat çıkarmayın,bozgunculuk yapmayın”diyor..?…Hani”ey Musa biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız o halde bizim için Rabbine yalvar da o bize yerden biten sebze,kabak,sarımsak,mercimek,soğan versin demiştiniz..o da size iyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz..öyle ise inin şehre..istedikleriniz orada var demişti..Allah’tan sebze,kabak,sarımsak,mercimek,soğan istiyorlar..Hz. Musa’ya Rabbine yalvar,versin diyorlar..o zaman kabak,sarımsak,mercimek,soğan var mı..?(Hz.Yusuf Mısırdayken kardeşleri kıtlık olduğunda buğday almaya Msıra geliyordı..mercimek veya benze gıdalardan hiç bahsedilmiyor–başka meallere bak aynı gıdalar mı var.. kabak o zaman var mıymış..mercimek..soğan?)İsrailoğulları 1 çeşit yemekten bıkıp bunları istiyorlar..Hz.Musa da bunların onlara verilen o 1 çeşitten daha düşük gıdalar olduğunu söylüyor..şu an biz bunları sağlıklı diye yiyiyoruz..onlara verilenden düşük ama sağlıklı mı..?Öyle ise inin şehre istedikleriniz orada var demişti diyor..Hz.Musa İsrailoğulları na diyor..daha düşük olan bu gıdaları istiyorsanız inin şehre bunlar orada var diyor..şehir dediği neresi..çöldeler..ininden kasıt gidin mi..sanki dağa çıkmışlar..şehir aşağıda..inin şehre der gibi..Böylece zillet(hor görülme,aşağılanma–TDK) ve yoksulluk onları kapladı.Onlar Allah’ın gazabına uğradılar..bunun sebebi Allah’ın ayetlerini inkar ediyor,peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi..bütün bunların sebebi ise,siyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı diyor..İsrailoğullarını hor görülme,aşağılanma ve yoksulluk kaplamış..İsrailoğulları hala çölde..onları hor görenler kimler..Allah’ın gazabına uğradılar diyor..bunun sebebi Allah’ın ayetlerini inkar ediyor ,peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi diyor..Hz Musa zamanını,mısırdan kaçtıktan sonra,çöldeki zamanı anlatıyor..orda peygamber öldürmediler..zaten peygamberi haksız yere öldürmek..?haklı sebep nasıl olur..burası karışık(başka meallere bak).Şüphesiz inananlar Müslümanlar,Yahudiler,Hristiyanlar ve Sabiilerden her bir grubun kendi şeriatında Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için rableri katında mükafat vardır..onlar korkuya uğramayacaklar,mahzun da olmayacaklardır(diye hükmedilmiştir)diyor..Ben Yahudilik,Hristiyanlık,Müslümanlık var biliyordum..Sabiiler diye bir din daha varmış..Kur’an da 3 yerde Sabiilerden bahsediliyormuş..Bakara suresi biri,Maide ve Hac suresinde de bahsediliyormuş..Sabii kelimesinin aslı sb köküymüş ve bu kök”vaftiz olmak,suya dalmak,yıkanmak”anlamına geliyormuş..Kur’an daki ayetlerden Sabiilerin de hak din mensubu olduğu anlaşılıyormuş..ama tarihleri ve inançları hakkında yeterli bilgi yokmuş..İlk dönem İslam kaynaklarında ki bilgilere göre Sabiiler monoteist(tektanrıcı)bir yapıya sahipmiş..Yahudilik,Hristiyanlık ve Mecusilik(Zerdüştlük-tekrar bak)arası bir yapıya sahipmiş..Kur’an da bahsedilen Sabiiler günümüzde Bağdat ve Basra’da yaşayan,Ginza isimli bir kutsal kitapları bulunan ve kendilerini Mandenler(bilenler)veya Nasuralar(dini yükümlülükleri gözetenler)olarak adlandıran toplulukla tamamen uyuşuyormuş..Günümüzde,üçte ikisi Irak ve İran sınırları içinde olmak üzere dünyada 60-70 bin civarında Sabii bulunduğu tahmin ediliyormuş(internetten alınan bilgi)..Bu 4 grubun kendi şeriatında yani kendi hukukunda Allah’a ve ahiret gününe inanan salih ameller (iyi,güzel işler yapanlar)işleyenler için Rableri katında mükafat vardır diyor..onlar korkuya uğramayacaklar ve mahzun(üzüntü)olmayacaklardır..Allah bu 4 grubun hepsinin kendi şeriatında olanlarının,kendine ve ahiret gününe inanan,güzel işler yapanlarına mükafat sözü veriyor..korkmayacaklar,üzülmeyecekler diye hükmedilmiştir diyor..Sabiileri ben daha önce bilmiyordum..Suyla vaftiz oluyorlar..Hz.Yahya suyla vaftiz ediyor..Sabiiler çok daha önce..Kendi kitapları da varmış..Sayıları çok az galiba ama hocaların hiç bahsetmemesi ilginç..ya da ben mi duymadım bilmiyorum..
Çalışan ot
Kur’an çalışıyorum(5)bakara suresi(4)…
(((Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve “Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın)” demiştik. ﴾63﴿ Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah’ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı herhalde ziyana uğrayanlardan olurdunuz. ﴾64﴿ Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun” demiştik. ﴾65﴿ Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık.(66.)))
“Hani Tevrat ile amel edeceğinize dair sizden sağlam bir söz almış,Tur dağını da tepenize dikmiş ve”sakınasınız diye,size verdiğimiz kitabı sıkı tutun,onun içindekileri düşünün gafil olmayın demiştik”diyor..Tevrat Hz. Musa’ya geldi..İsrailoğulları Tevrata göre amel edeceklerine dair söz vermişler..Amel yapılan iş..dinin buyruklarına göre yapılan iş..Tur dağını da tepenize dikmiştik diyor(Tur Dağı Sina Dağı olarak biliniyormuş ama başka yerde olduğu iddiaları da varmış..Sina dağı Mısır da)Dağı tepelerine dikince ne olacak ki..Dağ zaten orada..tepenize diktik ne demek..Kitab ı sıkı tutun içindekileri düşünün gafil(çevresinde olanı anlamayan,sezmeyen kimse)..bundan sonra yine yüz çevirdiniz diyor..İsrailoğulları defalarca dine uyup,söz verip vazgeçiyor..ve hepsi böyleymiş gibi anlatılıyor..hepsi birden mi vazgeçiyor..her seferinde en azından bazıları dinde kalmıyor mu..?Allah’ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı herhalde ziyana uğrayanlardan olurdunuz diyor..İsrailoğulları hep affediliyor..defalarca söz verip vazgeçiyorlar ama Allah affediyor..”Şüphesiz siz,içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz..biz onlara aşağılık maymunlar olun demiştik”diyor..(Diyanetin sitesinden aldım–Hz.Musa Sina dağında iken Allah ona kendisiyle İsrailoğulları arasında nesiller boyu sürecek bir alamet olmak üzere Cumartesi gününü kutsal tatil günü olarak ayırdığını bildirmiş,bu günde çalışmalarını kesin olarak yasaklamış ve bu yasağın ebedi olarak uygulanmasına hükmetmiştir..On emirden biri de cumartesi günü çalışma yasağıdır).İsrailoğulları na Allah’tan 10 emir geliyor..on emrin biri cumartesi çalışmayın..Burada bu yasağa uymayanlardan bahsediliyor..”Yasağa uymayanlara aşağılık maymunla olun demiştik demiştik..biz bunu,hem onu görenlere,hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir öğüt kıldık)diyor..Maymun olunu bazı dini alimler görüntü olarak bazıları da kalben diye açıklıyormuş..kalben maymun nasıl olunur..ya da kalben olunca bunu görenler nasıl anlıyacak ta ibret olacak..hem onu görenlere hem de sonra geleceklere ibret kıldık diyor..görünce dediğine göre görüntü değişir bence..İsrailoğullarının durumu gerçekten tuhaf..Dini emir olarak cumartesi çalışmayın emri geliyor..Bir kavime neden çalışmayın emri olur ki..Yemek pişirmek,ateş yakmak,besin toplamak,ekip,biçmek,odun toplamak,yük taşımak yasakmış..yemek pişirmek yasak..ne var olsun desem..Cumartesileri yemek pişirmiyeceksin..bir cumartesi pişirme,iki pişirme ama zor aslında..İbadet tamamda bu niye gerekmiş acaba..insanlar o dönem daha günlük yaşıyordur herhalde..şimdiki gibi değil..bununla neden sınanmışlar..on emir geldiğinde bu yasak geldiyse..o kadar dini kural varken bu kural niye..ceza mı,mükafat mı..?
(((Hani Mûsâ kavmine, “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. ﴾67﴿ “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın.” ﴾68﴿ Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi. ﴾69﴿”Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler. ﴾70﴿ Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır”. Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. ﴾71﴿)))
Hani Musa kavmine”Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor”demişti..onlar da”sen bizimle eğleniyormusun?”demişlerdi.Musa”kendini bilmez bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım”demişti..diyor..Hz Musa İsrailoğulları’yla Mısır’dan kaçınca…Firavun ordusuyla peşine düşüne düşüyo..Hz.Musa asasıyla denizi yarıp israiloğullarını denizden geçiriyor..firavun ordusuyla geçerken deniz kapanıyor..Sonra Hz. Musa 40 gün dağa çıkıyor kardeşi İsrailoğullarıyla kalıyor..Hz.Musa dağdayken israiloğulları Mısırdan kaçarken konu komşu,tanıdıklardan borç diye aldıkları altınları(bu bölümler Tevrat ta var,kuran da daha özet alınmış..Tevrat’ta Rab yardım etti milleti kandırdık gibi anlatılıyor..konu komşudan borç diye altın,amaret toplayıp kaçıyorlar)eritip tbuzağı yapıp tapıyorlar..Hz.Musa sığır kesin diyince tepkileri ondan..3 gün önce tap 3 gün sonra kes..?Sığır kurban etmeleri de bunun için isteniyordur..Sığırı Allah’a kurban kesince,tekrar sığıra tapmazlar diyedir..ama tapabilirler de..İsrailoğullarının durumu çok tuhaf..Hz.Musa kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım”diyince ..”bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın”diyorlar..Rabbimize dua et demiyorlar..Hz.Musa’nın Rabbi..Hz.Musa”Rabbim diyor ki:O,ne yaşlı,ne körpe,ikisi arası bir sığırdır.Haydi emrolunduğunuz işi yapın”Onlar”bizim için rabbine dua et de,rengi neymiş?açıklasın”diyorlar..Hz.Musa”Rabbim diyor ki,o,sapsarı,rengi bakanların içini açan bir sığırdır”diyor..Onlar yine”rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.çünkü sığırlar bizce,birbirine benzemektedir..ama Allah dilerse elbet buluruz”diyorlar..Hz.Musa”Rabbim diyor ki,o,çift sürmek,ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış,kusursuz,hiç alacası olmayan bir sığırdır”diyor..onlar da”işte,şimdi tam doğrusunu bildirdin”diyorlar ve nihayet o sığırı kesiyorlar..Neredeyse bunu yapmayacaklardı diyor..Allah’ın işine karışılmaz ama..Bu kadar merhamet..?ama İsrailoğulları o kadar kendilerini şaşırmışlar ki..Burada anlatılandan sanki Hz.Musa bir Allah’a gidiyor,bir onlara geliyor..Hz..Muhammed’e vahiy geliyor ama sor cevap ver durumu yok..Burada başka bir vahiy şekli var..İsrailoğulları bu kadar zora soktuktan sonra sonunda hah tamam şimdi tam doğrusunu bildirdin diyorlar..Hz.Musa’yı mı sınıyorlar..Allahı mı sınıyorlar..Daha önce sığır kurban etmediyseniz doğrusunun bu olduğunu nerden bildiniz.biliyorsanız nasıl olması gerektiğini bu ne..?
(((Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. ﴾72﴿ “Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. ﴾73﴿ Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi; hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. ﴾74﴿)))
İsrailoğulları birini öldürüp suçu birbirinin üzerine atıyor..Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı..”sığırın bir parçası ile öldürülene vurun”dedik..denileni yaptılar ölü dirildi..İşte Allah ölüleri böyle diriltir..düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir..İsrailoğulları bunu görüyor ama yine inanmıyor..Bunun aslında Mısır’da sihir,ilizyon vs..bu tür şeylerin çok olmasıyla ilgisi olma ihtimali varmış..mucizeyle,sihiri karıştırıyorlar..inamıyorlar..önce inanıp sonra vazgeçiyorlar..defalarca inanıp,defalar da vazgeçiyorlar..Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı,hatta daha katı oldu..çünkü taş vardır ki,içinden ırmaklar fışkırır..taş vardır ki yarılır içinden sular çıkar..Taş vardır ki Allah korkusuyla yerinden kopup düşer..Yani taş bile İsrailoğullarından iiyi.Allah yaptıklarınızdan hiç bir zaman habersiz değildir diyor..Bunlar Kur’an da var..Yani Kuran’ın indiği dönem.Ama sanki o dönemdeki yani Hz.Musa dönemindekilere söyleniyor gibi..
(((Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden bir takımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. ﴾75﴿ Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?” ﴾76﴿)))
Şimdi bunların sizlere inanacaklarını mı umuyorsunuz..Oysa içlerinden birtakımı Allah’ın kelamını dinler,iyice anladıktan sonra bile bile tahrif ederlerdi..Yahudiler için söylüyor..Allah kelamı olduğunu biliyorlar,anlıyorlar ama tahrif ediyorlar..tahrif etmek bile bile aslını bozmak,değiştirmek demek..Onlar iman edenlerle karşılaşınca”iman ettik”derler..birbirleriyle baş başa kaldıklarında”Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi Allah’ın Tevrat’ta bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz..bu kadarcık şeye akıl erdiremiyor musunuz..”Yahudiler bile bile yanlış söylüyorlar..diğerlerini yanıltmak için..Rabbin karşısında delil olarak kullanamasınlar diye..kullar bilmeyince Allah bilmeyecek mantığı mı..anlamadım..
(((Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, açığa vurduklarını da. ﴾77﴿ Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar. ﴾78﴿ Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların haline! Vay kazandıklarından dolayı onların haline! ﴾79﴿)))
Onlar bilmiyorlar mı ki,Allah onların gizli tuttuklarını da bilir,açığa vurduklarını da..yine Yahudiler için söyleniyor..Bunların bir de ümmi(okuma yazması olmayan) takımı vardır..Kitabı(Tevrat’ı)bilmezler..onların bildikleri bir sürü kuruntulardır..Onlar sadece zanda(gerçeği bilmeden..sanmak..)bulunurlar..İsrailoğulları nın bir bölümü de ümmi..okuma yazma bilmiyorlar..Tevrat’ı okumuyorlar..bildikleri bir sürü kuruntular(yanlış ve yersiz düşünce evham)..kendileri Tevrat’ı okumayı bilmiyorlar ve onlara doğruyu öğreten,anlatan da yok demek ki..Vay o kimselere ki elleriyle Kitab’ı yazarlar,sonra da onu az bir karşılığa değiştirmek için”bu Allah’ın katındandır”derler..vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların haline,vay kazandıklarından ötürü onların haline..birileri Tevrat’ı(İsrailoğullarından bahsediyor)kendileri yazıyor..elleriyle yazıyor..sonra da ir şeylere karşılık..maddi kazançtan bahsediyor galiba..bu Allah’ın katındandır derler diyor..bunu kime diyorlar..İsrailoğulları kendi içlerinde birbirlerine mi diyorlar..kazanç ne..karşılığında kim ne veriyor..neyi değiştiriyorlar da bunu pazarlıyabiliyorlar..vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların haline..vay kazandıklarından ötürü onların haline..ceza var..bunu yapanların vay haline diyor..bunu yapanlar kendileri yazdığına ve değiştirdiğine göre doğruyu biliyor olmaları lazım..Allah kelamı olduğunu bile bile mi değiştiriyorlar..nasıl bir mantık bu..ve bilen ve doğruyu anlatan kimse yok mu..değiştirenle kimler..?
Çalışan ot
Kur’an çalışıyorum(6)bakara suresi(5)…
(((“Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” ﴾80﴿” Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış (ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾81﴿ İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾82﴿)))
İsrailoğulları”bize sayılı ateş birkaç günden başka asla dokunmayacaktır”..”sen onlara de ki siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız”diyor..Eğer böyle ise Allah verdiği sözden dönmez..Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeylerimi söylüyorsunuz..İsrailoğulları cehennemdeki ateşi kastediyorlardır..ateş onlara sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacak sanıyorlar..Allah ta soruyor”Allah’tan bunun için söz mü aldınız?”..Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyler mi söylüyorsunuz..”Evet,kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış(ve böylece şirke düşmüş olan kimseler var ya,işte onlar cehennemliklerdir”..kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış olanlar cehennemlik..ve böylece şirke düşmüş olan kimseler var ya diyor..her kötülük işleyen şirke düşmüyor aslında(.şirk Allah’a ortak koşmak demek)..burada sadece kötülük yapmak değil de o kötülüğün suçunun benliği ele geçirmesinden bahsediliyor gibi(hangi kötülüklerin suçu insanın benliğini kaplayabilir bak..)bu kişiler yani kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış ve böylece şirke düşenler cehennemlik..sadece cehennemlik de değil..bunlar cehennemde ebedi kalacaklar diyor..İsrailoğulları bir kaç gün cehennemde kalıp çıkacaklarını sanıyorlar..onlara söyleniyor..cehennemde ebedi kalacaklar var.. “iman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir..onlar orada ebedi kalacaklardır”diyor..cehennemde de,cennette de ebedi kalacak insanlar var..cennete giren zaten ebedi kalıyor..cennetin belli bir süresi yok..sonsuz..
(((Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. ﴾83﴿)))
Allah İsrailoğullarından”Allah’tan başkasına ibadet etmiyeceklerine,anne babaya,yakınlara,yetimlere,yoksullara iyilik edeceklerine,herkese güzel sözler söyliyeceklerine,namaz kılıp ve zekat vereceklerine..”dair söz almış..ama pek azı hariç sözlerinden dönmüşler..Az da olsa sözlerini tutanlar var.. Aslında ne istendiği açık net..çok zorda değil ama yine de çoğu sözünden dönmüş..
(((Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye de sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. ﴾84﴿ Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu halde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. ﴾85﴿ Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez. ﴾86﴿)))
Birbirinizin kanını dökmiyeceksiniz,birbinizi yurtlarınızdan çıkarmıyacaksınız diye de sizden kesin söz almıştık diyor..Bunu böylece kabul etmiştiniz,kendiniz de buna hala şahitlik etmektesiniz diyor..Ama siz,birbirinizi öldüren,içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak;size haram olduğu halde onları yurtlarından çıkaran,size esir olarak geldiklerinde ise,fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz..Yoksa siz Kitab’ın(Tevrat’ın)bir kısmına inanıp,bir kısmını inkar mı ediyorsunuz?İsrailoğulları’mı birbirinin kanını döküyor,birbirini yurtlarından çıkarıyor..başkalarını mı..kim kimi yurdundan çıkarıyor..kaç tane yurtları var..israiloğulları’nın hepsi bir arada değil mi..içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak onları yurtlarından çıkaran diyor..Müslümanlar dan mı bahsediyor..Bakara suresi hicret ten sonra indiyse hicret olabilir..size esir olarak geldiklerinde fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz diyor..içinizden bir kesime karşı dediğine göre İsrailoğullarının kendi içlerindeki bir kesim mi..öyleyse o kesimin özelliği ne ki onlara karşı diğer İsrailoğulları kötülük ve zulümde birleşiyor..size esir olarak geldiklerinde diyor..savaş olunca esir alınıyor..İsrailoğulları kiminle savaşmış..esirlerden fidye alıp bırakıyorlar..bu durumda Tevrat’ın bir kısmına inanıp,bir kısmını inkar ettikleri sonucu çıkıyor.. “Artık sizden bunu yapanın cezası,dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir.kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar”..Böyle yapanlar yani Tevrat’ın bir kısmına nanıp bir kısmını inkar edenler hem dünyada rezil olacaklar hem de kıyamet gününde onlar azabın en şiddetlisine uğratılacaklar..”Çünkü Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir”diyor..onlar,ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir”diyor..Dünya için ahiretten vazgeçiyorlar..Bunlar Tevrat’ın bir kısmına inanıp,bir kısmını inkar edenler..”Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez.Onlara yardım da edilmez”.. Cehennemdeki azaptan bahsediyor sanırım..azap hiç hafifletilmiyor..onlara da yardım da edilmiyor..
Çalışan ot
Kur’an çalışıyorum(7)bakara suresi(6)…
(((Andolsun, Mûsâ’ya Kitabı (Tevrat’ı) verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryemoğlu İsa’ya mucizeler verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi? ﴾87﴿ “Kalplerimiz muhafazalıdır” dediler. Öyle değil. İnkarları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. ﴾88﴿)))
Andolsun Musa’ya Tevrat verilmiş…ardarda peygamberler gönderilmiş..ardarda..ara vermeden çok sayıda peygamber gönderilmiş….Meryemoğlu İsa ya mucizeler verilmiş..onu Ruhu’l Kudus (Cebrail)ile destekledik diyor..Ruhu’l Kudus tertemiz ruh demekmiş(internet bilgisi)..Cebrail için kullanılan isim..Cebrail tertemiz ruh demek ki..Hz.Cebrai ben de hep çok güçlü bir varlığı düşündürüyor..ama tertemiz ruh diyince temizlik,tertemizlik ben de güçle birleşmiyor..temiz olmakla güçlü olmak kafamda birleşmiyor..İsa’ya mucizeler verdik diyor..İncil’de mucizeler var..hastaları iyileştiriyor..ölüyü diriltiyor..burada genel söyleniyor..Siz diyor peygamberler hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe kibirlenip bir kısmını yalanlayıp..bir kısmını öldürmediniz mi diyor..İsrailoğulları kaç peygamber öldürmüş en sonunda sayacağım..Tevrat’ta vardır herhalde..çünkü gelen peygamberler kendi soylarından..ve isim isim yazmışlar..Kalplerimiz muhafazalıdır dediler..öyle değil,inkar sebebiyle Allah onları lanetlemiştir..bu yüzden pek azı iman ederler..Allah İsrailoğullarına ardarda peygamberler gönderiyor..ve bu peygamberler kendi soylarından..ama onlar kibirlenip(kibir diyor ama neden kibirleniyorlar ki..)bu peygamberlerin bir kısmına inanmayıp,bir kısmını da öldürüyorlar..yalanladıkları ayrı,öldürdükleri ayrı gibi..inanmadık o yüzden öldürdük değil..peygamberler İsrailoğullarının hoşlarına gitmeyen şeyler getirince bu durum yaşanıyor..toplum halinde yaşıyorlar..zaten bir çok kural vardır..peygamberleri öldürecek kadar,yalanlıyacak kadar hoşlarına gitmeyen ne var..Kalplerimiz muhafazalıdır dediler..öyle değil..inkar yüzünden Allah onları lanetlemiştir diyor..o yüzden pek azı iman ederler..Allah onları anetlemiş..çok az kısmı dışında..o zaman İsrailoğullarının,yani Yahudilerin çok azı dışındakiler Allah tarafından lanetlenmiş..ve bu durumun Müslümanlıkkla ilgisi yok..Yani Kur’an inmeden öncesinde lanetlenmişler..Kalplerimiz muhafazaları diyorlar..bunu Kur’an için mi diyorlar..önce inanmadıkları için mi lanetlenmişler..lanetlendikleri için mi inanamıyorlar..
(((Kendilerine ellerindekini (Tevrat’ı) tasdik eden bir kitap (Kur’an) gelince onu inkar ettiler. Oysa, daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkarcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. (Tevrat’tan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince ise onu inkar ettiler. Allah’ın lâneti inkarcıların üzerine olsun. ﴾89﴿Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah’ın, kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği vahyi inkar etmeleri ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır. ﴾90﴿)))
Kendilerine ellerindekini(yani Tevrat’ı)tasdik eden bir kitap(yani Kur’an)gelince onu inkar ettiler..oysa daha önce bu kitabı getirecek peygamber ile(bir peygamber geleceğini ve kitap geleceğini biliyorlar..inkarcılara yani arap müşriklerine karşı yardım istiyorlardı diyor..Yahudiler inanmayan araplara karşı bir peygamber gelsin..ktap getirsin istiyorlar..bekliyorlar..arap müşriklere karşı diyor..hepsi arap değil mi..ya da sadece arap müşrikler mi var…Tevrat tan tanıyıp bildikleri bu peygamber kendilerine gelince ise onu inkar ettiler diyor..Hz.Muhammed’i Tevrattan zaten tanıyıp biliyorlardı ama bile bile inkar ettiler diyor..Allah’ın laneti inkarcıların üzerine olsun..İsrailoğulları’nın inkar edenlerine ki bu durumda Hz Muhammedi Kur’anı kabul etmeyenlerin hepsi inkarcı..yani şu an ki Yahudilerin hepsi inkarcı ve Allah onlara lanet olsun diyor.. Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah’ın kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği vahyi inkar etmeleri ne kötüdür..bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar..inkar edenlere alçaltıcı bir azap vardır diyor..İsrailoğulları kıskançlıkları yüzünden Hz.Muhammedi reddediyorlar..Allah ın kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği vahyi inkar etmeleri ne kötüdür diyor..Allah bu kulum peygamber diyor..yok onu istemeyiz diyorlar..Allah’a inanıyorlar,peygambere inanıyorlar..ama onu istemiyoruz diyorlar.. İsrailoğullarının Allah’la dinle ilişkisi farklı..Hz.İsa dışında hep kendi soylarından peygamber gelmiş ama o peygamberlere bakışları da,bizim peygambere bakışımız gibi değil..farklılar..inkar etmeleri yüzünden gazap üstüne gazaba uğradılar..inkar edenlere alçaltıcı bir azap vardır diyor..alçaltıcı derken dünyada ki alçalma mı,ahiret için mi..bu durumda zaten ahirette cehenneme gitmeleri lazım..dünya da alçaltıcı olmalı..
(((Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) iman edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız” deyip, ondan sonra geleni (Kur’an’ı) inkâr ederler. Halbuki o ellerinde bulunanı (Tevrat’ı) tasdik eden hak bir kitaptır. De ki, “Eğer inanan kimseler idiyseniz daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?” ﴾91﴿ Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilah edinmiştiniz. ﴾92﴿Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin” demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik” demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki (Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz! ﴾93﴿)))
Onlara Kur’ana iman edin denilince biz sadece Tevrat’a inanırız deyip ondan sonra geleni(Kur’anı)inkar ederler..halbuki o ellerinde bulunanı (Tevrat’ı)tasdik eden hak bir kitaptır diyor..Burada Tevrat ı tasdik eden dediğine göre.. ellerinde bulunanı diyor..yani ellerinde bulunan Tevrat değişmemiş..çünkü Kur’an onu tasdik ediyor..ve ondan sonra gelen diyor..aslında Tevrat’tan sonra Hz.İsa ve İncil geldiğine göre İncil’i de kabul etmediler..demesi lazım..Meryemoğlu İsa diyor..ama burada arada başka din yokmuş gibi anladım.. eğer inanan iseniz daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz diyor..andolsun Musa size açık mucizeler getirmişti arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilah edinmiştiniz diyor..bundan yukarıda da bahsetmişti..Hz.Musa Tur dağına gidiyor Allah’la görüşmeye..İsrailoğulları Mısır’dan çıkarken Mısırlıları kandırıp aldıkları altınlarla buzağı yapıp ona tapmışlardı..Aslında buzağı Mısır da bir tanrıymış..bereket tanrısı galiba..İsrailoğulları Mısırda kaldıkları zaman Mısır tanrılarına tapıyorlardı demek ki..kendi soylarından da ok haberdar değildiler demek ki..Tevratta Hz.Adem den itibaren herşey yazılı..soyları yazılı ama Hz.Musa gelinceye kadar bunu bilmiyorlardı demek ki..yoksa soyunu Hz.Adem’e dayandıracaksın ama Mısırlının tanrılarına tapacaksın..Gerçi mısır da Hz.Yusuf zamanın da önemliler ama soy olarak önemli değiller aslında..Yani Mısırlılar asil..İsrailoğulları çoban..Hz.Yusuftan sonra zaten daha farklı..Hani Tur’u(tur dağı)tepenize dikerek sizden söz almıştık”size verdiğimiz kitaba sımsıkı sarılın ona kulak verin demiştik..onlar dinledik karşı geldik demişlerdi..Tur tepenize dikerek diyor..sanki dağ orada yok sonrada koyulmuş gibi söyleniyor..Sonuçta her şeyi yaratan onu da diker ama…önceden yokuydu acaba..Hz. Musa Tur dağına Allah’la görüşmeye gidiyor..Tur dağını diktik diyor..inkarları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sinmişti diyor..buzağı Mısır’da bereket tanrısıysa..onlarda ısrarla buzağı derdine düşüyorlarsa..yani bi sürü Tanrı var..ama bereket tanrısı diye tutturuyorlar..bereket için tanrı yapıyorlarsa..yokluk mu var..açmılar..onlara de ki Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz imanınızın emrettiği şey ne kötüdür,eğer inanan kimselerseniz diyor..nedenin devamında açıklıyor..
(((De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!” ﴾94﴿ Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah o zalimleri hakkıyla bilendir. ﴾95﴿ Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. Halbuki uzun yaşamak onları azaptan kurtaracak değildir. Allah onların bütün işlediklerini görür.﴾96﴿)))
De ki:eğer(iddia ettiğiniz gibi)Allah katındaki ahiret(cennet)yurdu diğer insanlar için değil de,yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin..Allah,Hz.Muhammet’e de ki diyor..de ki…Yahudiler Allah katındaki ahiret yurduna yani cennete sadece kendilerinin gideceğini iddia ediyormuş..o zaman ölümü temenni edin diyor..Yahudiler cennete sadece kendilerinin gideceğine inanıyor demek ki..zaten öyledir de..Kuran da eğer o kadar eminseniz ölümü isteyin diyor..kendilerinin hepsinin gideceğine de inanıyorlar mı acaba..Yani cennete gitmek için Yahudi olmak yetiyor mu.. Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni etmezler..Allah o zalimleri hakkıyla bilendir diyor..Aslında bence dindarlar da ölümü istemez..normal koşullarda istemez..herkes uzun yaşamak ister..Söylemeseler de Allah’ın bilmesi kastediliyor galiba..Allah o zalimleri hakkıyla bilendir ne demek anlıyamadım..Yani Allah zaten bilir de,hakkıyla bilir neden demiş..zalimleri diyor..bunu iddia edince neden zalim olsunlar..yalan tamam..ama zalim acımasızlıkla ilgili(başka meallere bak)..Andolsun,sen onların,yaşamaya,bütün insanlardan hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün..Burada Allah andolsun diyor..bu durum için ant neden veriliyor ki..uzun yaşamaya bütün insanlardan hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün..bu karşılaştırmayı da anlamadım..Allah’a ortak koşanlar cennete inanmıyor da mı,o yüzden uzun yaşamak istiyor..ya da cennete inananlar ölümü ister mi anlam mı var anlamadım..Yahudiler cennete inansa bu kadar yaşamak istemezler anlamı mı var..zaten konu Yahudilerin cennete sadece kendilerinin gideceğini iddia etmesiydi..o farklı bu anlatılan farklı aslında..Onların her biri bin yıl yaşamak ister..Halbuki uzun yaşamak onları azaptan kurtaracak değildir..Allah onların bütün işlediklerini görür diyor..bin yıl yaşamak isterler ama bu bir şeyi değiştirmez sonunda azap var..cehennem var demek ki..Azap var çünkü Allah onların bütün işlediklerini görür diyor…
Çalışan ot…
Kur’an çalışıyorum(8)bakara suresi(7)…
(((De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” ﴾97﴿ Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkar edenlerin düşmanıdır.﴾98﴿ Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. ﴾99﴿ Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa içlerinden bir takımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez. ﴾100﴿ Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitabı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitabı’nı (Tevrat’ı) arkalarına attılar. ﴾101﴿))
De ki her kim Cebrail’e düşman ise,bilsin ki o,Allah’ın izni ile Kuran’ı,önceki kitapları doğrulayıcı,müminler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir..Her kim Allah’a meleklerine,peygamberlerine,Cebraile ve Mikaile düşman olursa bilsin ki,Allah inkar edenlerin düşmanıdır..Şimdi inanmıyan inanmıyor..ama o zaman put yapıp tapıyorlar ama Allah’a inanmıyorlar..Bir de düşmanlık var..Allah’a düşman olmak nasıl bir şey..Peygambere düşmanlık olabilir..İşine gelmiyor..düzen bozuluyor..inanmıyor..Ama Allah’a düşmanlık nasıl edilir..Allah’da inkar edenlerin düşmanıdır diyor..Cebrail Kuran ı senin kalbine indirdi diyor..önceki kitapları doğrulayıcı olarak ve müminler için de hidayet(bir kimseye Tanrı tarafından gösterildiğine inanılan yol,Tanrı yolu,hak olan Müslümanlık yolu demekmiş)rehberi ve müjde verici olarak Kur’anı senin kalbine indimiştir diyor..birilri de Cebraile düşman..Meleklerine,Cebraile ve Mikaile düşman olursa diyor..melekler ayrı,Cebrail ve Mikail ayrı isimle söyleniyor..Andolsun biz sana apaçık ayetler indirdik..bunları ancak fasıklar( haram işleyene,günah işlediği bilinene,açıktan günah işleyene fasık denirmiş)inkar eder diyor..Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa içlerinden bir takımı o antlaşmayı bozmadı mı..zaten onlar iman etmez diyor..zaten onların çoğu iman etmez diyor..kul ve Allah arasında antlaşma yapılıyor ve içlerinden bir kısmı antlaşmayı bozuyor..bir kısmı antlaşmayı bozuyor ama zaten çoğu da iman etmiyor..Onlara Allah katından ellerinde bulunan kitabı(Tevrat ı)doğrulayıcı bir peygamber gelince diyor.kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı sanki bilmiyormuş gibi Allah ın kitabını(Tevrat ı)arkalarına attılar.Peygamber Allah katından gönderiliyor..ellerindeki kitabı doğruluyor ama onların bir kısmı Allah’ın kitabını arkalarına atıyorlar..Burada sadece Hz.Muhammet’ten bahsetmiyor galiba..Yahudilerden bahsediyor ama önceki inkarlarını da anlatıyor gibi..Peygamber gelince bir kısmı Tevrat’ı arkalarına atıyorlar..Normalde inanıyorlar ama peygamberi kabul etmedileri için Tevrat’ı dinlemiyorlar galiba..
(((Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Halbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi. ﴾102﴿ Eğer onlar iman edip Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi. ﴾103﴿ )))
Burada Hz. Süleyman dönemini özet olarak anlatıyor..Çok iyi bilinen bir konuyu özet olarak anlatıyor..Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanlar ve şeytan tıynetli insanlar yalanlar uydurmuş ve birileri de o yalanların peşine düşmüş..o yalanların ne olduğunu söylemiyor.. Oysa Süleyman büyü yaparak küfre girmedi diyor..Yalan bu mu..yani Hz.Süleyman ın büyü yaptığını mı söylediler..Süleyman küfre girmedi ama şeytanlar insanlara sihri ve özellikle de Babil’deki Harut ve Marut adlı iki meleğe ilham edilen sihri öğretmek suretiyle küfre girdiler..Süleyman büyü yapmıyor ve küfre girmiyor..ama şeytan insanlara büyü yapmayı öğreterek küfre giriyor..şeytan isyankar ama küfürbaz değil demek ki..ama insanlara büyü yapmayı öğretince küfre giriyor..Özellikle de Harut ve Marut adlı iki meleğe ilham edilen büyüyü öğretiyor..Halbuki o iki melek “biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz(sihri caiz görüp de)sakın günaha girme”demedikçe kimseye(sihir)öğretmiyorlardı diyor..Babil de iki melek var:Harut ve Marut..bu iki meleğe büyü yapma yeteneği(ya da bilgisi mi denir bilemedim)ilham ediliyor..vahyedildi ya da öğretildi denmiyor..ilham edilmiş…onlar yani Harut ve Marut insanlara biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz..diyor..yani insanlara Allah sizi denemek için gönderdi diye açık açık söylüyorlar..Biz imtihan için gönderildik sakın sihri caiz görüp günaha girme diyorlar buna rağmen yine de öğrenmek isteyene öğretiyorlar..Böylece insanlar onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı diyor..Başka büyü yok sadece bunu mu öğreniyorlar..ya da Harut ve Marut sadece bu sihri yapmayı mı biliyor..Halbuki onlar Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi diyor..Geçmişi anlatıyor..Harut ve Marut adlı iki melek insanlara biz imtihan için gönderildik..diyor..İnsanlar olsun bize sihir öğret diyor..ve öğrendikleri de karı kocayı birbirinden ayırma sihri.. bunu günah olduğunu bile bile öğreniyorlar ve aslında Allah izni vermese bu sihri yapmış olsalar da kimse birbirinden ayrılmıyacak..Allah neden izin verecek..?Bunları imtihan etmek için neden başka bir karı koca birbirinden ayrılacak.. Onlar diyor böyle yaparak kendilerine zarar veren fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı..Andolsun onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı diyor..Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür diyor..Kaç kişi bir karı kocayı birbirinden ayırmak için bile bile günaha girip sihir yapar ki..kaç kişinin böyle amacı olur..düşman olur..çıkar için olur..bazı sebepleri olur da..kaç kişinin olur..Melekler başka sihirler de öğretebilir ama insanlar mı bu alternatifi seçmiş..Zaten insan neden sihirle denenmiş..öğretilmese öyle bir şey olduğunu bile bilmiyecek..ya da biliyor da..bildiğini bilirse ki durumu mu..burası karışık bence..Sihie yapanın ahirete bir nasibi yok..kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür diyor..yani günah olduğunu bile bile sihir öğrenmelerinden bahsediyor galiba..sihir olmasa bile bunu yapmaya çalışmak zaten kötü..bunu sihirle yapmak daha daha kötü..Keşke bilselerdi diyor..eğer onlar iman edip Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı..Allah katında kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı..keşke bilselerdi diyor..aslında biliyorlar..melekler kendileri söylüyor ama yine de öğreniyorlar..yapıyorlar..bilmemek değil durum..biliyorlar ama yapmıyorlar..İnternette Harut ne demek Marut ne demek yazınca Harut mukaddes kimse diye yazıyor ama Marut un sözlük anlamını bulamadım..Marut için Harut adlı melekle birlikte diyor..Hz.Süleyman döneminde Babil deler..sonra bu iki melekle ilgili bilgi var mı Kur’an da ona bakacağım..Tevrat ta geçiyor mu..nedir..sonra bilgileri birleştiririm..bu bölüm çok ilginç..
(((Ey iman edenler! “Râinâ” (bizi gözet) demeyin, “unzurnâ” (bize bak) deyin ve dinleyin. Kafirler için acıklı bir azap vardır. ﴾104﴿ Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. ﴾105﴿)))
Ey iman edenler bizi gözet demeyin,bize bak deyin ve dinleyin diyor..Niye böyle diyor bilmiyorum..Tahminim putlara beni gözet diye dua ediyorlarsa o alışkanlığı kırmak için olabilir..ama tahmin(bak başka yerde nedeni anlatılmış mı)..Kafirler için acıklı bir azap vardır diyor..Ahiret ten bahsediyor..Ne kitab ehlinden inkar edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler..Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder..Kitab ehlinden dediği yahudi ve hristiyanlar olmalı..Allah’a ortak koşanlar da putperestler olmalı..Rabbinizden size bir iyilik gelmesini istemezler diyor..neden istesinler ki..sanki inanıyorlar ama Allah Müslümanlara iyilik yapsın istemiyorlar gibi..Ama zaten inanıyorlarsa sorun kalmıyor..Allah rahmetini istediğine tahsis eder diyor..Allah büyük lütuf sahibidir diyor..Bu bölüm olduğu kadar mı başka anlamı var mı bilemedim..Allah zaten rahmetini istediğine verir..zaten büyük lütuf sahibidir..onlar yani müslümanlardan diğerleri Allah ın müslümanlara rahmet vermesini istemiyor..o zaman Allah’a inanıyor..anlamadım..ya karışık ya ben anlamadım..sonra tekrar bakarım..
(((Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin? ﴾106﴿))
Biz herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur ya da ertelersek yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz diyor..Kur’an da ki ayetlerden bahsediyor..önceki kitaplardan değil..bir ayetin hükmünü kaldırır veya onu unutturur ya da ertelersek diyor..bahsedilen hüküm içeren ayetlerle ilgili olmalı..yani bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasıyla ilgili bir ayet olmalı..o ayetin hükmünü kaldırır-unutturur-ya da ertelersek..kaldırmak,unutturmak tamam ama hükmü ertelenen ayet var mı acaba..yani bir hüküm içeriyor ama daha sonrası için..kaldırmak tamam ama unutturmaktan kastedilen ne..bir hüküm varsa sonra bu artık böyle denilebilir ama unutturmaktan kasıt ne..üç durumda da yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz diyor..ayetin hükmü değişebilir..bazı şeyleri birdenbire yasaklamak veya mecbur etmek insanlara zor gelir..bazı kurallar aşamalı uygulanabilir..burada kastedilen bu mu..yoksa farklı bir şeyden mi bahsediyor..
(((Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. ﴾107﴿)))
Bilmez misin ki,göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır..Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır diyor..Tek Allah var diyor..başka yardım edecek güç yok diyor..Burada bilmez misin diyor..devamında sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne bir yardımcı vardır diyor..hitap bir tekil,bir çoğul..
(((Yoksa, daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz?)))
Yoksa daha önce Musa’nın sorguya çekildiği gibi,siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz diyor..yine bilinen bir olaydan bahsediliyor ama özet olarak bahsediliyor..öncesini bilmeyen bunu anlamaz..ya da bu kadarı mı anlaşılsın isteniyor..yani birileri Hz.Muhammet’i sorguya çekmek istiyor..ve daha önce de aynı durum yaşandı mı demek isteniyor..
(((Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur. ﴾108﴿ Kitap ehlinden bir çoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir. ﴾109﴿ )))
Her kim imanı küfre değişirse o artık doğru yoldan sapmış olur diyor..inanmamayı seçerse doğru yoldan ayrılmış olur diyor..inanmak doğru yol..kitap ehlinden bir çoğu hak kendilerine belirdikten sonra dahi içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler diyor..Kitap ehlinden bir çoğu denilen Yahudi ve Hristiyanlar mı yoksa sadece yahudiler mi kastediliyor..bunlar biliyorlar kendileri de inanıyorlar ama kıskandıkları için inananların vazgeçmelerini,inanmamalarını istiyorlar..bu kişiler İsrailoğulları olabilir..sonuçta birileri aslında doğru olduğunu bile bile inananlar inanmasın,inanmaktan vazgeçsin istiyorlar.. Siz şimdilik,Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin,hoşgörün diyor..Bunlar sadece içlerinden istemiyor,inananları vazgeçirmek için eylem de yapıyorlar demek ki..Allah siz şimdilik onları affedin ve hoşgörün diyor..Allah ın onlar hakkındaki emrini yerine getirinceye kadar..şimdilik affedin ve hoşgörün diyor..idare edin demiyor..katlanın demiyor..affetmek ve hoş görmek neden..bu bu duruma uygun bir öneri değil ya da başka bir durum anlatılıyor..bu durumda onlara inanmayın..görüşmeyin vb olmalı bence..kandırmaya çalışanları neden affediyorlar..neden hoşgörüyorlar..tamam Allah onlara ceza verecek o belli ama..birileri iman etmiş birileri onları imansızlaştırmak önceki hallerine döndürmek istiyor ve Allah onları affedin,hoşgörün diyor..anlamadım..
(((Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür. ﴾110﴿))
Namazı dosdoğru kılın,zekatı verin diyor..Namazı dosdoğru kılın dan ne kastedildiği belli değil..dosdoğru nasıl..zekatı verin diyor..namaz ve zekat Allah’ın emri o kesin..kuralları sonraki ayetler de olabilir ama Allah namaz kılın diyor ve dosdoğru kılın diyor..nasıl kılarsanız kabulüm değil..dosdoğru kılınacak..zekat zaten maldan verilen pay..oranı sonra belirtildi mi bilmiyorum..çalıştıkça göreceğim..Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız,Allah katında onu bulursunuz diyor..Allah katında diyor..yaptığımız iyilikler kendimiz için ve Allah katında onlar var..Allah katı diyince yukarısı akla geliyor..gökyüzü,uzay..Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür diyor..Allah’ın her yaptığımızı gördüğü belirtiliyor..Kur’an Allah’ın her yaptığımızı gördüğünü söylüyor ama çok inananlar bile öyle Allah onları görüyormuş gibi davranmıyor…Gördüğüne inanmıyoruz desem açık net söylüyor..Korkutucu bir durum bence..günah açısından demiyorum..Gerçi görüyorum şöyle olun demiyor..hep görüyor ama yaptıklarımız önemli..biri,herhangi biri sürekli bizi izlese diken üstünde oluruz..ama bu durum bizi rahatsız etmiyor..tuhaf bence..Şüphesiz diyor..Allah bütün yaptıklarınızı görür de diyebilir ama bu söylem daha mı etkili diye ya da o döneme daha mı uygun..
(((Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.” ﴾111﴿Hayır, öyle değil! Kim “ihsan” derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. ﴾112﴿)))
Bir de Yahudi ve Hristiyanlardan başkası Cennet e girmeyecek dediler.bu onların kuruntuları diyor..Bunu aslında Hristiyanlar söylemiş olabilir çünkü Yahudiler Histiyanlığı zaten kabul etmiyor..de ki eğer doğru söyleyenler iseniz iddianızı ispat edecek delillerinizi getirin diyor..demek ki Tevrat’ta da,İncil’de de böyle bir hüküm yok..olsa delil olarak getirirler..Hayır öyle değil diyor..yani sadece Yahudiler ve Hristiyanlar cennete gitmeyecekler..Kim ihsan derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse,onun mükafatı Allah katındadır diyor..İhsan Allah’a kullukta en üstün mertebe demekmiş..yani Allah’a kullukta en yüksek mertebe nedir burada belirtmiyor..ama Allah’a kulluğun mertebeleri var demek ki..burada dereceden bahsediliyor..Kim diyor ihsan derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse onun mükafatı Rabbinin katındadır diyor..mükafatı cennettir de demiyor..Mükafatı Allah katındadır diyor..Sadece Yahudi ve Hristiyanlar cennete girecek diyenler için bunu söylüyor…bu doğru değil diyor..ama siz de cennete gireceksiniz değil de mükafatınız Allah katında diyor..Artık onlara korku yoktur,onlar üzülmeyeceklerdir diyor..Hocalar sadece mealden anlaşılmaz diyorlar ya..doğru..artık onlara korku yoktur,üzülmeyeceklerdir diyor..yani korkan,üzülen müminler var..sadece Yahudiler,Hristiyanlar cennete gireceğin cevabında neden korku,üzüntü var ki..Allah’a kullukta en üst mertebeye çıkıp özünü Allah’a teslim edenlerin mükafatı Allah katında ve onlar artık yani o mertebeye çıkınca korkup,üzülmeyecekler..
Çalışan ot…
Kur’an çalışıyorum(9)bakara suresi(8)…
Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller” dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller” dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar.(Kitab’ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, hükmü Allah verecektir. ﴾113﴿ Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır. ﴾114﴿ Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. ﴾115﴿ “Allah, çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır. Hepsi O’na boyun eğmiştir. ﴾116﴿ O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir. ﴾117﴿ Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık. ﴾118﴿ Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin. ﴾119﴿
Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. ﴾120﴿ Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkar edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. ﴾121﴿ Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın. ﴾122﴿ Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının. ﴾123﴿ Bir zaman Rabbi İbrahim’i bir takım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara önder yapacağım.” İbrahim de, “Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)” demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz” demişti. ﴾124﴿ Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rukû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.”﴾125﴿ Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır” demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!” demişti. ﴾126﴿
Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı. ﴾127﴿ “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın.” ﴾128﴿ “Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” ﴾129﴿ Kendini bilmeyenden başka İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim’i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.﴾130﴿ Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti. ﴾131﴿ İbrahim bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle: “Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün” dedi. ﴾132﴿ Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği, onların da, “Senin ilahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz; bizler ona boyun eğmiş müslümanlarız.” dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz? ﴾133﴿Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. ﴾134﴿(Yahudiler) “Yahudi olun” ve (Hıristiyanlar da) “Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. De ki: “Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.” ﴾135﴿ Deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.” ﴾136﴿ Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ﴾137﴿ “Biz Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz” (deyin). ﴾138﴿ Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz ona gönülden bağlanmış kimseleriz.” ﴾139﴿ Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. ﴾140﴿ Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. ﴾141﴿Bir takım kendini bilmez insanlar, “Onları (müslümanları) yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?” diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah dilediği kimseyi doğru yola iletir.” ﴾142﴿ Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisin geriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. ﴾143﴿ (Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) hep o yöne dönün. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. ﴾144﴿ Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun. ﴾145﴿Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir takımı bile bile gerçeği gizlerler. ﴾146﴿ Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma! ﴾147﴿ Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. ﴾148﴿ (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir. ﴾149﴿ (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız. ﴾150﴿ Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. ﴾151﴿ Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. ﴾152﴿ Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir. ﴾153﴿Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. ﴾154﴿ Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. ﴾155﴿ Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. ﴾156﴿İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. ﴾157﴿Şüphesiz, Safa ile Merve Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâ’be’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse bunda bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz, Allah onu bilir, karşılığını verir. ﴾158﴿ İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet etme konumunda olanlar lanet eder. ﴾159﴿ Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim. ﴾160﴿ Fakat âyetlerimizi inkar etmiş ve kafir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. ﴾161﴿ Onlar ebedî olarak lânet içinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır. ﴾162﴿ Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. O Rahmân’dır, Rahîm’dir. ﴾163﴿Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. ﴾164﴿ İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi. ﴾165﴿ Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. ﴾166﴿ Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir. ﴾167﴿ Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. ﴾168﴿ O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. ﴾169﴿Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)? ﴾170﴿ İnkar edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkar edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar. ﴾171﴿ Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin. ﴾172﴿ Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.﴾173﴿ Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır. ﴾174﴿ İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!) ﴾175﴿ Bu (azab) da, Allah’ın, Kitab’ı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkar etmesi) sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler. ﴾176﴿İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. ﴾177﴿ Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. ﴾178﴿ Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz. ﴾179﴿ Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı. ﴾180﴿Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ﴾181﴿Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) aralarını düzeltirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾182﴿ Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. ﴾183﴿ Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. ﴾184﴿ (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.﴾185﴿ Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.﴾186﴿Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. ﴾187﴿Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin. ﴾188﴿ Sana, hilalleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. ﴾189﴿ Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. ﴾190﴿Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. ﴾191﴿ Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾192﴿ Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır. ﴾193﴿ Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O halde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. ﴾194﴿(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. ﴾195﴿ Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin. ﴾196﴿Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. (Ahiret için) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının. ﴾197﴿ (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin.Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz. ﴾198﴿ Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾199﴿ Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.﴾200﴿ Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır. ﴾201﴿ İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir. ﴾202﴿Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin. ﴾203﴿ İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Halbuki o düşmanlıkta en amansız olandır. ﴾204﴿ O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez. ﴾205﴿ Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! ﴾206﴿ İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir. ﴾207﴿ Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. ﴾208﴿Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾209﴿ Onlar (böyle davranmakla), bulut gölgeleri içinde Allah’ın (azabının) ve meleklerin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Halbuki bütün işler Allah’a döndürülür. ﴾210﴿İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açık mucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. ﴾211﴿ İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir. ﴾212﴿ İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru yola iletir. ﴾213﴿ Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı pek yakındır. ﴾214﴿ Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” ﴾215﴿Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. ﴾216﴿ Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır. ﴾217﴿ İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾218﴿ Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz. ﴾219﴿Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾220﴿ İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de, iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. ﴾221﴿ Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay halinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.” ﴾222﴿ Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minler’i müjdele. ﴾223﴿ İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ﴾224﴿Allah sizi, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir) ﴾225﴿ Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer (bu süre içinde) dönerlerse şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ﴾226﴿ Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. ﴾227﴿ Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helal olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾228﴿(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız sizin için helal olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa onlar zalimlerin ta kendileridir.﴾229﴿ Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona helal olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde onlar (kadın ile ilk kocası) Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir. ﴾230﴿Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. ﴾231﴿ Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. ﴾232﴿ -Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. ﴾233﴿İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.﴾234﴿ (Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikah yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halimdir. (Hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) ﴾235﴿ Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. (Bu durumda) -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’a verin. Bu iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur. ﴾236﴿ Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikah bağı elinde bulunanın (kocanın, paylarından) vazgeçmesi başka. Bununla birlikte (ey erkekler), sizin vazgeçmeniz takvaya (Allah’a karşı gelmekten sakınmaya) daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir. ﴾237﴿Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun. ﴾238﴿ Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın). ﴾239﴿ İçinizden ölüp geriye dul eşler bırakan erkekler, eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ﴾240﴿ Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerinin sağlanması onların hakkıdır. Bu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir borçtur. ﴾241﴿Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır. ﴾242﴿ Binlerce kişi oldukları halde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah onlara “ölün” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler. ﴾243﴿ Allah yolunda savaşın ve bilin ki şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. ﴾244﴿ Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. (Rızkı) Allah daraltır ve genişletir. Ancak ona döndürüleceksiniz. ﴾245﴿Mûsâ’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı halde, savaşmayacak olursanız?” demişti. Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda niye savaşmayalım” diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah zalimleri hakkıyla bilendir. ﴾246﴿ Peygamberleri onlara, “Allah size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi” dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberleri şöyle dedi: “Şüphesiz Allah onu sizin üzerinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı.” Allah mülkünü dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.﴾247﴿ Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Onun hükümdarlığının alameti size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz bunda şüphesiz, sizin için kesin bir delil vardır.” ﴾248﴿Tâlût ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir”. ﴾249﴿ (Tâlût’un askerleri) Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.” ﴾250﴿ Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. ﴾251﴿ İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin. ﴾252﴿İşte peygamberler! Biz onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkar edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lakin Allah dilediğini yapar. ﴾253﴿ Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkar edenler ise zalimlerin ta kendileridir. ﴾254﴿ Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Diridir, kayyumdur. Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. İzni olmaksızın onun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar onun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Onun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek ona güç gelmez. O, yücedir, büyüktür. ﴾255﴿ Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.﴾256﴿Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kafirlerin velileri ise tâğuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. ﴾257﴿ Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. ﴾258﴿ Yahut altı üstüne gelmiş (ıpıssız duran) bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek (acaba)?” demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu: “Ne kadar (ölü) kaldın?” O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım” diye cevap verdi. Allah şöyle dedi: “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! (Böyle yapmamız) seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. (Eşeğin) kemikler(in)e de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?” Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi: “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” ﴾259﴿Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” ﴾260﴿ Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. ﴾261﴿ Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. ﴾262﴿ Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). ﴾263﴿ Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. ﴾264﴿Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. ﴾265﴿ Herhangi biriniz ister mi ki, içerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu, içinden ırmaklar akan, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun; himayeye muhtaç çocukları var iken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın; derken bağı ateşli (yıldırımlı) bir kasırga vursun da orası yanıversin? Allah düşünesiniz diye size âyetlerini böyle açıklıyor. ﴾266﴿ Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye layıktır. ﴾267﴿ Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayasızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet vadediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. ﴾268﴿ Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar. ﴾269﴿Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur. ﴾270﴿ Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. ﴾271﴿ Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir. ﴾272﴿ (Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. ﴾273﴿ Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir ﴾274﴿Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alış veriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır. ﴾275﴿ Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez. ﴾276﴿ Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. ﴾277﴿ Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. ﴾278﴿ Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, ana paralarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur. ﴾279﴿ Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. ﴾280﴿ Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. ﴾281﴿Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alış-veriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. ﴾282﴿Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Rabbi Allah’tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. ﴾283﴿ Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. ﴾284﴿ Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” ﴾285﴿Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” ﴾286﴿